Kudüs; çabaların, rüyaların, davaların, şiirlerin anlam bulduğu mübarek belde… Elhamdülillah bana da orada nefes almak, yollarında uzun uzun yürümek, Mescid-i Âksa’da saatlerce kalabilmek, peygamberlerin bıraktığı izlere temas etmek, Peygamberimiz(sav) belki buradan da geçmiştir diye diye Mescid-i Aksa’nın her santiminde adım atmaya çalışmak, yarımken nasıl bütün olunacağını idrak etmek nasip oldu.
Kudüs’e gideceğimi haber aldığım andaki rüyadaymışım hissi şimdi yerini buruk bir hasrete bıraktı. İçimiz buruk, çünkü işgal altında yaşamak ne demekmiş, kalbimiz titreyerek geçtiğimiz sokakların sonunda eli silahlı işgalcilerle karşılaşmak ne demekmiş, hiçbir şey yapamadığımız için kardeşlerimizin gözlerine utanmadan bakamamak ne demekmiş en derinimizde sızısını hissettik. Buruğuz, çünkü El Halil’de Hz. İbrahim(as) ve diğer peygamberlere nasıl eziyet edildiğine şahit olduk, Hz. Yusuf(as)’un kabrine ayakkabılarımızla girdik ve alelacele çıkmak zorunda kaldık, biz gitmeden bir gün önce şehit edilen kardeşimizin öfkesini, aşevinden çorba almak için gelen çocukların gözlerinde vakarı gördük.
Biz oraya hayatımızın her anında, gülerken ya da ağlarken Kudüs her zaman aklımızda olsun diye gittik. Kudüs için bir şeyler yapmadığımız gün içimiz rahat uyuyamayalım diye gittik. Kumbara arkadaşlarım ve ben bu sorumluluğu yüklendik ve eminim ki bu davayı hak ettiği yere taşımak için elimizden gelen her şeyi yapacağız.
Her birimiz, Yahudilerin çocuklarının kalplerine yerleştirdiği Kudüs sevgisini ve beyinlerine kazıdığı dava bilincini nesillerimize benimsetmedikçe kat etmek için çabaladığımız yolu alamayız. Çünkü her zaman Kudüs’ün hâkimiyeti onu en çok sevene nasip oldu. Bunu söylüyorum çünkü minicik Yahudi çocukların mezmurları okuyarak Mescid-i Aksa’ya girme teşebbüslerine yakinen şahit oldum. Açıkçası bu manzaraya şahit olduktan sonra biraz direncimin zedelendiğini hissettim ve asıl eksiğimizin Kudüs bilincine küçük bir çocukken değil çok sonradan ulaşmamız olduğunu üzülerek fark ettim. Bu kısa yıpratıcı anın etkisi Musa Hicazî ve İmad Amca ile karşılaştıktan sonra silinip gitti elhamdülillah. Onların işgalin ortasında yaşamalarına rağmen sarsılmaz duruşları ve bize inançları daha önce hissettiğim küçük yılma anı için kendimden utanmama sebep oldu. Davamın arkasında daha güçlü durabilmem için bana her zaman hatırlayacağım bir dayanak oldu. İnşallah hepimiz el birliği ile Filistinli kardeşlerimizin olduğumuzu düşündüğü müminler olabiliriz, ben en çok buna inanmak istiyorum. Nasıl ki Nureddin Zengin Kudüs’ün fethinden önce fetihten emin bir şekilde Mescid-i Aksa’nın minberini büyük bir özenle hazırladıysa, biz de kendimize bir minber edinmeli ve onu özenle, ilmek ilmek işlemeliyiz. Ben de bundan sonra minberim için, yapabileceğim her şeyi yapabilmek için tüm gayretimle çalışacağım. En başta da yaptığım her işin en iyisini yapmaya çalışmakla başlayacağım.
Tüm bu duyguları yaşamama, bu ağır sorumluluğu sırtlanmama vesile olan, dimağıma farkındalık katmamı sağlayan proje sahiplerine ve kumbara infakçılarına çok teşekkür ederim. Allah küçük büyük katkısı olan herkesten razı olsun. Siz bizim gitmeyi hep hayal ettiğimiz mübarek beldeye hayallerimizi ertelemeden kavuşmamızı sağladınız. Siz Mescid-i Aksa’nın kandillerine zeytinyağı gönderdiniz. Her zaman söylediğim gibi, bundan sonra Kudüs ve ümmet için yaptığımız, yapacağımız her şeyde sizin de payınız olacak. Ben bu kutlu yolculukta çok değerli arkadaşlar, anılar ve fikirler kazandım. Mescid-i Aksa’yı ilk gördüğüm anda hissettiğim “ait olduğum yerdeyim” duygusu şükür ki hala taptaze. Şimdi de evimin hasretini çeker gibi orayı özlüyor olduğum duygusu içimde bir sızı. Ama kalbini orada bırakmış herkes gibi ben de çok iyi biliyorum ki “Kudüs’e bir kez gidilir, sonrakilerin hepsi dönüştür.” Kudüs’e birlikte tekrar tekrar döneceğiz inşallah. Namazı hangi mescitte kılacağımıza karar veremeyerek dünyanın en güzel kararsızlığını yaşayacağız.
Özgür Kudüs, özgür Filistin duasıyla!