Allah’ın rahmeti, bereketi, mağfireti ve hidayeti üzerinize olsun. Ben Çorum’dan Zeynep Sabiha Altan. Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 4. Sınıf öğrencisiyim. Benim için Kudüs sevdalısı gençlerden biri demek de yanlış olmaz diye düşünüyorum. Çünkü kendimi bildim bileli bu dava için sürekli kendi halinde çabalayan biriydim. Daha küçücük yaşımda bağımsız ve özgür Filistin için meydanlarda eylemlerdeydim. Ama anladım ki Kudüs’e gitmeden, o mübarek yerleri ziyaret edip yüz sürmeden, oradaki esareti, zulmü, haksızlığı, yerinde görüp bizzat hissetmeden dışardan bir gözle söylenen yapılan her şey eksik kalıyormuş meğer… Şimdi tamam oldu. Okuduğum, izlediğim şeyleri yerinde yaşamak bambaşka bir duyguydu. Orada hem sevinci hem hüznü aynı anda aynı mekanda hissedebiliyorsunuz. Birçok peygamberin kabirlerinin ve makamlarının bulunduğu mübarek şehirde attığım her adım aldığım her nefes bana onlarla beraber olduğum hissini veriyordu. Fakat her sağıma ve soluma döndüğümde gördüğüm Siyonist işgalci askerleri görmek ise esaret altındaki halkın acısını hissettirdi. Bize hiçbir şey yapamadıkları gibi tam tersine Filistin halkına sürekli sindirme politikaları uyguluyorlar. Öyle ki teheccüt vakti Mescidi Aksâ kapılarının açılması için beklemek ve hatta askerler izin vermezse geçememek çok acı verse de Aksa’ya bambaşka bir sevinç de veriyordu. Her kapıyı açıp içeri girdiğimizde sanki fetih gerçekleşmiş, bizlerde birer Fatih edasıyla içeriye gümbür gümbür giriş yapıyoruz hissi içerisindeydik. Yine kardeşlerimizle Aksâ içerisinde çeşitli mekanlarda ribat yaptığımız esnalarda, baskın yapan Yahudilere karşı hiçbir şey yapamadan izlemek üzücü olsa da “Biz buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz! Biz gitsek de başka kardeşlerimiz gelecek! Bizler Kudüs’ün murabıtlarıyız!’’ hissi gurur verici oluyordu. Ribatlarımız bu düşüncelerle o kadar tatlı ve muhabbetle geçmişti ki anlatamam. Bir gün de Kubbetüs Sahra’nın camlarını ve kapılarını silmek nasip oldu bizlere. Oranın devamlı hizmet ehli ablalarına giderek ‘Biz temizlik yapmak istiyoruz.’ dedik ve öyle bir sevinçle ellerimize bez tutuşturdular ki onlar da biz de hizmetlerimizden hat safhada lezzet aldık. Rabbim hayallerimizi tek tek yaşattı bize. Kimimizin canı bir şey çekti anında biri bize ikram etti o şeyi. Kimimizin duaları daha oradan dönmeden kabul oldu. Kimimizin daralan gönüllerine inşirah vesile oldu. Kısacası bize Kudüs ve Mescidi Aksâ şifa gibi geldi…
Son olarak bu duyguları hissetmemize vesile olan, müberek beldeyi karış karış ziyaret edip, tüm köşelerine izimizi bırakmamıza vesile olan, oradaki yetim kardeşlerimize götürdüğümüz yardımlar vesilesi ile bol bol dua almamıza vesile olan, hak ile batılı yan yana apaçık bir şekilde görmemize vesile olan ve en önemlisi ümmet adına orada bulunup dualar edip ribatta bulunmamıza, cihatlarımıza vesile olan sevgili ve kıymetli Kudüs Kumbarası bağışçılarına gönülden teşekkürü borç bilirim. Bu yaptığınız şey o kadar kıymetli ki… Kudüs’ü tanıyıp tanıtarak anlatarak onlarca yüzlerce kişiyi bu sevda tufanının içine katabilecek kişilere vesile oldunuz. Siz bu sevda ateşini harlayan gizli kahramanlarsınız. Sizin ve Kudüs’ün hakkını vermezsek vah bize, vay bize, yazık bize. Bu bağlamda size ve ümmete olan borcumuzu çokça çalışarak ödeyeceğiz inşallah. Allah sizlerden ebeden razı olsun…
“Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunu” Mâide/21