Zeynep Gülter – 2001 / Konya

Uzun zamandır Aksâ ile ilgili okumalar yapıyor, programlara katılıyor, belgeseller izliyordum. Ama hâlâ kafamda “Ben Kudüs için tek başıma ne yapabilirim ki?” düşüncesi vardı. Bir gün bir derneğin Murabıta Mümteha İmara Hanım için düzenlediği bir programa katıldım. O programda söyledikleri hâlâ aklımdan çıkmıyor. “Biz tek başımıza ne yapabiliriz?” sorusuna: “Müslüman nöbet yerinde nöbet tutan asker gibidir, herkesin görevi kendi nöbet yerini korumaktır.” cevabını vermişti. Yani herkes kendi gücü yettiğinden mesuldü. Bir gün Aksâ özgürlüğüne kavuşacaktı ama ben bu dava için ne yapıyordum. O günden sonra Filistin meselesini daha iyi anlamak için sıkı okumalar yapmaya ve dua ederken her şeyden önce Aksâ için dua etmeye başladım.

Bir ablam, “Eğer Aksâ’yı ziyaret etmek istiyorsanız gönülden bir niyet edin.” demişti ve sağlam bir niyet ettim. Rabbimin bir gün nasip edeceğinden şüphem yoktu. Bir dostumun tavsiyesiyle Kudüs Kumbarası formundan haberdar oldum, büyük bir heyecanla formu doldurdum. Gönül Abla aradığında yaşadığım heyecanı tarif dahi edemem. Aksâ’ya kavuşmak için gün saymaya başladık. Bir ay boyunca Gönül Abla maddi manevi hazırlıklarımızda bize yardımcı oldu.

Tel Aviv’e indiğimizde -elhamdülillah- Rabbim yolumuzu açtı hiçbir sıkıntı yaşamadan havaalanından çıktık. Nebi Samuel’in kabrine gittiğimizde Aksâ’da neyle karşılaşacağımızı hemen hemen anlamış oldum. Türbenin bir kısmı mescit bir kısmı sinagog…  Otobüsle Aksâ’ya giderken Yahudi mahallelerini gördüğümde şimdiye kadar okuduklarımı daha iyi kavradım. Neredeyse geçtiğimiz her sokakta Yahudi görmemiz gerçekten işgalin boyutunu gözler önüne seriyordu. Dikkatimi çeken bir diğer şey ise Yahudilerin her yere koşarak veyahut hızlı adımlarla gitmeleriydi. Bâtıl olan gayeleri için bu denli aceleci olmaları… Biz ne için acele ediyoruz? Nelere acelemiz var? Bunları gözden geçirmemiz gerekiyor.

Akşam namazında Aksâ’ya kavuşabildik. Hıtta Kapısı’ndan mescide girdik. Yolculuğa çıkmadan önce tam da وقولوا حطة نغفر لكم خطاياكم âyetlerini okumuştum. Hıtta,”Rabbim bizi affet!” demekti. Her gün Aksâ’nın kapısından mağfiret dileyerek girdim. İkinci gün Kudüs şehrinin sokaklarını, Hristiyanların çile yolunu ve 14 istasyonunu rehberimizden dinledik. O kadar uydurma ibadetleri var ki Hürrem Sultan’ın yaptırdığı hamamı kiliseye çevirip hacı olmak için uğrak noktası yapıyorlar. Bu kadar uydurma şeyleri gördükten sonra bizim de bu sonradan dine eklenmeye çalışılan bidatlere karşı daha dikkatli olmamız gerektiğini anladım. Akşam Aksâ’nın tüm mescitlerini gördük. Akşam ve yatsı namazlarımızı Babü’r-Rahme Mescidi’nde kıldık. Orada Filistinli ablalar ertesi gün için bizi mescide iftara davet ettiler. O kadar misafirperverlerdi ki hiç tanımadıkları ama gönüllerinde aynı gayeyi taşıyan bizlere karşı çok cömertlerdi. Üçüncü gün el-Halil’e gittiğimizde işgalci İsrail’in gerçek yüzünü daha iyi anladık. Aksâ’da bizlere Müslümanlarla barış içinde yaşıyormuş gibi bir tablo çizerken el-Halil’de insanlara nasıl bir ambargo uyguladıkları gözler önündeydi. Halilü’r-Rahman Camii’ne girebilmek için 3 turnike ve 2 X-Ray cihazından geçtik. Bizim mescidimizi bizden alıp bizi turist konumuna koyuyorlardı. Camide bir Yahudi’nin Müslümanlara yaptığı katliamdan sonra caminin yarısını sinagoga çevirmişlerdi. Bunu yapmalarına müsaade eden de Müslümanların sessizliğiydi. Şu an Aksâ için de aynı şeyleri yapmak istiyorlar. Yavaş yavaş baskınlarla bu olayı normalleştirmeye çalışıyorlar ve her defasında daha da ileri gidiyorlar. Bunu durduracak tek şey ise bizim sesimiz.

Bize düşen mescidimizi, kutsalımızı en iyi şekilde bilmek ve ona sahip çıkmaktır. Ebû Kuteybe’nin dediği gibi “Bir annenin 3 çocuğu olsa üçünü de eşit bir şekilde sever. Bu çocuklardan biri hastalanırsa veyahut başına bir şey gelirse bütün ilgisini hasta olan çocuğunun üzerinde yoğunlaştırır.” Aksâ bizim hasta çocuğumuz, o özgür olana dek tüm çabamız Müslümanları bu konuda bilgilendirmek olmalıdır. Bu niyetimin ve ziyaretimin gerçekleşmesine vesile olan tüm Kudüs Kumbarası bağışçıları, gitmeden önce dualarımdaydı ve daha sonrasında da hep dualarımda olacaklar. Aksâ’nın tek ihtiyacı Müslümanların yanında olması. Kudüs Kumbarası da bu projeyle Aksâ sevdalılarını Aksâ’ya kavuşturuyor. Artık ben de Kudüs Kumbarası’na elimden geldiğince destek olacağım. Bu ziyaretle Aksa’nın yükünü omuzlamış olduk. Bundan sonra tek gayem karşılaştığım herkese mescidimizi  anlatmak olacak inşallah.

Allah’a emanet ol Aksâ…

Özgür Aksâ’da buluşmak duasıyla…