Zeynep Belkıs Turhan – 1995 / Sakarya

Oradaydım.
Hüznü de gördüm, umudu da, çaresizliği de, masumiyeti de, acımasızlığı da. Şizofrence yürütülen bir işgal politikası gördüm, elleri kolları bağlanmış; tüm umutlarından vurulmuş, elindekilerinin hepsini ortaya koymasına rağmen kurtuluşa eremeyen bir halk ve tüm bunların içinde Mescid-i Aksa’yı. Sanki olan bitenin tam ortasında herkese her şeyi unutturan, sadece ama sadece Allah’ı ve güzelliklerini hatırlatan. Hem mağmum ve mahzun, hem güçlü ve neşe dolu. Unutulan gerçekleri içinde barındırdığı tüm tezatlarıyla yaşadım. Ve ben belki de yaşananların yalnızca yüzde birine şahit oldum.
Allah bana bunu nasıl nasip etti ve gittim, hala bunu düşünüyor ve mütemadiyen şükrediyorum. Beni kendine daha da yakınlaştırdığı, daha çok şeye şahit edip daha çok şey bilmeme imkân tanıdığı için, beni bu sorumlulukla kuşattığı için, daha fazlası olabilmemi sağladığı için, varlığımın anlamına anlam kattığı için, yaşayabileceklerimin sınırını böylesine güzel bir deneyimle genişlettiği için Allah’a şükürler olsun. Yaşadığım bu deneyimin her anına sarılıyorum, çok şükür ki hayatımın bu noktasında bildiğimi sandığım gerçekleri gördüm, oradaydım ve bu bilinci tüm varlığımla yaşadım. Artık düşüncelerimin bir yarısı ‘ne yapabilirim?’ sorusuna aradığım cevaplarım, bir diğer yarısı ise unutamadığım çehreler. Önceden içimde olduğunu sandığım yangın şimdi ateşlendi sanki uyandım ve etrafımdaki herkesi uyandırmak için var gücümle çabalıyorum, elimden gelenin en fazlasını yaşadığım bu bilince adamaya çalışıyorum.
Orada yaşananları gördükten sonra insan her şeyi bir anda durdurabilmek düşüncesiyle yanıp tutuşuyor, fakat bir saniye sonrasında gücünün yetemediklerini görüp utanıyor. Fiziksel bir direnişten çok daha fazlası gerek çünkü bir nesile durmadan bunu anlatmak, ümmetin bilincini yeniden inşa etmek gerek. Yaşadığım imtihanın zorluğunu idrak ettikçe daha büyük bir bağlılık duygusu sarıyor içimi. Bu sorumluluğun ağırlığını hissettikçe daha da güçleniyor gibiyim. Ben bir hukuk öğrencisiyim. Ve bundan sonrası minber kıssasında anlatıldığına kıyasla; elimden gelen Kudüs için hukuk alanında mücadele etmektir. Kendimi olabildiğince iyi yetiştirerek, gerektiğinde bir aktivist olarak tüm düşüncelerimi haykırarak, gerektiğinde tüm kalbimle sessizce bunun için dua ederek savaşacağım.
Bu projeyi gerçekleştiren ve bu uğurda yardım eden herkesten Allah razı olsun. Oradayken dualarımdaydınız, bunun sonrasında da her daim olacağı gibi. Farkında olmadan bir kelebek etkisine sebep oldunuz belki, bir genci uyandırdınız, ufkunu genişlettiniz, sayısız gönüllerin kalbine bu bilinci yerleştirmeye vesile oldunuz.
Bu da yetmiyor, tekrar gitmek nasip olsun, onlar değil on binler olsun, nice Müslümanın kalbi bu ateşle yansın, nice umut taşınsın o topraklara. Bir kandil olabilmenin müthiş sevincini ve ağırlığını ömrüm boyunca kalbimde taşıyacağıma ve bu davanın önemini ulaşabildiğim herkese durmadan anlatacağıma, bu bilinçle yetişen bir hukukçu olacağıma ve şahit olduklarımı bir an olsun unutmayacağıma dair söz veriyorum.