Zeliha Öcal – 1994 / Yozgat

Selamünaleyküm hiç tanımadığım bir mektupla tanışacağımız ağabeylerim, ablalarım kardeşlerim!

24 yıllık ömrümde gerçek anlamda Kudüs muhabbeti gönlüme düşeli henüz bir yıl kadar oldu. Bundan yaklaşık bir yıl önce bir arkadaşımın Kudüs ziyareti ve anlattıkları ile başladı muhabbetim. Ama ‘ nasıl olacak, olur mu, gidebilir miyim?’ derken; bir muhabbette maddi olarak yeterliliği olmayan bir arkadaşımın ‘inşallah bu sene umreye yahut Kudüs’e gitmek için niyet ediyorum’ demesi ve teslimiyeti beni çok etkilemişti. Haklıydı, Rabbim nasip edecekse ederdi. Bunun üzerine ‘ Allah’ım henüz içimde çok taze ama bana da bu kutlu yolculuğu nasip et’ dediğimi hatırlıyorum. Ve bir sene sonra bir dostum Kudüs Kumbarasından haberdar etti. Sizlerin vesilesi ile Bereketli topraklara, bereketli bir kumbara ile gitmek nasip oldu.

Güzel Kudüs’te, Nebi Musa’da, El Halil’de gezerken fark ettik ki; her adımda atalarımızın yaptırdığı su sebilleri, vakfiyeler, medreseler, camiler var. Birçoğu da hala aktif bir şekilde günümüz ihtiyaçlarına göre kullanılıyor. Ama içlerinden biri var ki işlevini ilk günkü gibi sürdürüyor; su sebilleri. Gelip geçenlerin içini serinleten ve her yudumda vakfedenin ruhuna okunan dualar ile sahibinin amel defterini hiç kapattırmayan çok naif bir sadaka-ı cariye. Kudüs’ten geldiğimden beri bizim anlattıklarımız ile muhabbete gelip ‘inşallah biz de gidelim’, ‘biz de bir kumbara edinelim’ diyen ailelerimiz, arkadaşlarımız, komşularımız var. Sizler bu güzel kumbaraya zamanını, parasını, emeğini, duasını katan güzel kumbara sakinleri; düşündüm ki sizlerde bizlerden birer su sebili inşa ettiniz. Sizin vesileniz ile içimizde bir damla olan Kudüs sevgimiz oraya gidip gelince koca bir pınara dönüştü. Biz belki de anlattıklarımız ile bir kişinin veya yüzlercesinin gönlüne bir damla Kudüs muhabbeti düşüreceğiz; bu bir damla muhabbet ile içlerini serinleteceğiz. Biz sadece arada aracı olurken siz su sebillerinin asıl inşacıları, dua ediyorum ki bir gönüle düşen her damla sizin amel defterinize yazılsın; Kudüs Kumbarasına attığınız her bir sadaka amel defterinizi hiç kapattırmayan bir sadaka-ı cariyeniz olsun.

Son olarak bu kumbaraya vesile olan Gönül abladan, zamanını, emeğini, az demeden çok demeden sadakasını hiç tanımadığı Müslüman kardeşleri için infak eden herkesten Rabbim razı olsun, siz bizlere vesile oldunuz, sevindirdiniz; Rabbim de nice nice vesileler ile sizleri sevindirsin. Ve yine içten bir dua ile içimizdeki Kudüs pınarı hiç kurumasın ömrümüz yettikçe çağlasın; çağlasın ki her anımızda, attığımız her bir adımda bu mübarek beldeyi unutmayalım. Bizler Kudüs’ten döndükten hemen sonra bile tekrar gitmenin yollarını arayalım. Kudüs sokaklarında gezinirken bir çarşı esnafının ‘topraklarınıza hoş geldiniz’ demişti, tüylerimin diken diken olduğunu anımsıyorum. Haklıydı, hem tarih sahnesine baktığımızda hem de Müslümanlar için o kadar bizim ki o topraklar. Bizler gitmedikçe topraklarımızın, mescitlerimizin Müslümansız kaldığını ve zalim ayakların bu kutsal topraklara girmek için fırsat kolladığını unutmayalım. İnşallah adımlarımız o kutsal topraklardan hiç eksilmesin.

Silahlardan arınmış bir Kudüs’te aynı safta namaz kılabilmek duası ile selametle!