Selamun aleyküm diyerek başlamak istiyorum mektubumun ilk cümlesine. Bunu okuyacak arkadaşım duygularıma kaleme dökmekte zorlanan bir insanım şimdiden hakkını helal et, Kudüs içimizde hep kanayan bir yaraydı Kudüs’ün yeri hep benim için farklıydı ama gitmek bu yaşıma kadar nasip olmamıştı. Bir gün oturuken babam gelip bana Kudüs’e gitmek ister misin dedi tabikide diyerek yükseldim Kudüs Kumbarasının projesinden bahsetti gözlerimin içi parlıyordu. Başvuru yaptım, başvurum onaylanınca dünyalar benim olmuştu sanki… Çocukluğumda beri Kudüs sempozyumlarına gidip Kudüs programlarında yer aldığım uzaktan gıbta ederek baktığım yere gitmek nasip olmuştu. O gün sevinçten uyuyamadım. Kudüs’e gideceğimiz gün gelmişti havaalanında işlemlerimizi halledip uçağa binmiştik artık cidden gittiğimi o an anlamıştım. Kudüs’e indiğimizde otele valizleri atıp bir an önce Beytulmakdis’e gitmek için sabırsızlanıyodum. Otelden yola çıktık, avluya ilk girdiğimde gözlerim dolmuştu. Peygamberler şehri, ilk kıblemiz Mescid-i Aksâ’daydım. O duyguyu tarif edemem size çok farklı bir huzur kapsamıştu ruhumu… Hiç bilmediğim avlusunda gezinmeye başladım ama içimde burukluk vardı çünkü işgal altındaydı. Kudüs prangalarla bağlıydı. İsrai’lin zülmü içimi parçalıyordu, Özgür Kudüs’e gitmeyi de Allah’ım bana nasip eylesin inşallah. Mektubumu Akif İnan’ın şiirinden alıntıyla sonlandırıyorum:
Mescidi Aksâ’yı gördüm düşümde diyordu düş değildi nasip olmuştu,
götür Müslüman’a selam diyordu, selamını almaya gelmiştik Aksânın avlusuna, dayanamam bu ayrılığa kucaklasın beni İslâm diyordu, Özgür Kudüs’te bir gün inşallah….