Selamünaleyküm ben Sakarya’dan Sümeyye, İznik’te matematik öğretmenliği yapıyorum. Kudüs ile tanışıklığım tabii olarak çocukluğuma dayansa da Kudüs ve Mescidi Aksa ile tanış olmam 6 yıl öncesine dayanıyor. İlk kez o zaman ziyaret etmiştim Beytülmakdis’i; ve bundan sonraki gidişlerimin tümünün bir “dönüş” olacağının o zamanlar farkında değildim.
Zira Kudüs’e bir kez gidilirmiş, sonrakilerin hepsi bir “dönüş”müş. Dönüş, yani vatanına dönmek gibi, memleketine dönmek gibi, evine dönmek gibi… Hani insan sevdiklerini, ailesini arkasında bıraktığında tarifsiz bir hüzün kaplar ya içini ve hep kavuşmayı bekler ya onlara, işte öyle bekledim Kudüs’e tekrar kavuşmayı. Öyle bir hasret. Kudüsümüze tekrar kavuşabilmeyi nasip edene hamd olsun.
Bu gidişimde büyük bir yük vardı sanki omzumda, çünkü bu seferki gidişimiz ümmet adınaydı. Daha büyük duygularla yüklüydük. Diyor ya şair şiirinde, biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz. Biz çokça üzgündük ve çokça öfkeli… Fakat bir o kadar da umut dolu olmamız gerekiyordu bunu biliyordum. Bu gidişimiz umudumuzu diri tutmak adına sorumluluk bilincimizi tazelemek adına bana çok şey kattı. Orada olmalıydık ve hep orada olmalıyız. Bunu çok iyi anladım.
Sümeyye olarak ben neler yapmalıydım, bu ümmetin bir ferdi olarak benim ne gibi sorumluluklarım vardı, bir öğretmen olarak ben öğrencilerime hangi duyguları aşılamalıydım, arkadaş ortamımda gündemlerim ne olmalıydı? Daha öncekilere göre çok daha meşakkatli olan uzun Kudüs yolculuğunda bana bu sorgulamalar eşlik etti.
Hüznümü katlayan hususlardan birisi de bir Cuma gününde Cuma namazında safların dolup taşması gerekirken, tam tersine çok eksik olmasıydı… Bizim bu safları çoğaltmamız için elimizden geleni yapmamız gerek. Öfkemi artıran şey ise kendi öz mescidimize girmek için daha büyük kısıtlamalara maruz kalmaktı.. Çocukça ve mantık dışı gerekçelerle kapılardan ısrarla içeri alınmamamız ve sürekli geri çevrilmemiz, diğer kapılara gönderilirken karşılaştığımız alaycı tavırlar bize oldukça ağır geldi.
Duam şudur ki, sonraki ‘dönüş’lerimizde bizi Mescid’in kapısında silahla karşılayan İsrailli askerler yerine, ellerinde gülsuyuyla karşılayan Filistinli çocuklar olsun!