Peygamberler şehri Kudüs’e.
Kudüs’e neden gitmek istiyorum diye düşünmeye başladığımda şunu fark ettim. Kudüs’e gitmek istiyorum çünkü bu davayı hissetmek istiyorum. Oraya ilk ayak bastığımda etrafıma baktım ve şunu gördüm. Burası zaten benim, bizim. Rehberimiz Kudüs için Osmanlı zamanında İstanbul’a bağlı bir eyalet olduğunu söyledi ve ben sağıma soluma baktığımda şunu gördüm evet burası gerçekten bizim. Orası bizim iman ettiğimiz bütün peygamberlerin ayak bastığı, namaz kıldığı yer. Kudüs’ü işte o zaman gerçek anlamda hissettim. O kutsal topraklar, Peygamberimizin miracı ve aslında bütün Peygamberlerin miracı orada gerçekleşti ve şunu fark ettim ki Müslümanların miracı da oradan yükselecek. İşte bizim bu yüzden Kudüs’e sahip çıkmamız gerekiyor. Hz. Davut orada Allah’ım bana hikmet ver diye dua etti ve Allah ona hikmetini verdi. Biz Kudüs kumbarası ekibi olarak Özgür Kudüs için dua ettik ve inşallah gerçekleşecek. Kudüs’e bu projeyle gitmek ümmetin sorumluluğunu üzerime almak ağırdı ama orada bulunduğum vakit her Filistinli insanın gözlerine baktığımda gördüğüm mutluluk bunu hafifletti diyebilirim. Mescidi Aksanın içinde olup oraya sahip çıkma Müslümanların her zaman orada bulunacağını göstermek en güzel duygulardandı diyebilirim. Tutsak halimizi en çok el-Halil camiinde, utanç duvarında, Mescidi Aksanın kapılarında hissettim. Bu durumdan bizim adımıza utanç duydum. Oradaki Filistinli insanlar hep şunu söyledi, biz sizin buraya pasaportla değil kimlikle girebilmenizi istiyoruz ve dua ediyoruz. Hz. Ömer orayı nasıl aldıysa sonra Selahattin Eyyubi tekrar nasıl kurtardıysa bizim de aynı şekilde kurtarmamız gerekiyor.
Bütün Peygamberlerin ayak bastığı, dua ettiği toprakları, zeytin ağaçlarını kurtarmamız gerekiyor. Bunun ilk adımını atmamızı sağlayan, bizi oraya gönderip oradaki insanlara umut ışığı yakmamızı sağlayan Kudüs Kumbarası bağışçılarına ve bu yolda emeği geçen herkesten Allah razı olsun.