Özellikle son bir yıldır her gördüğüm fotoğrafla, onunla ilgili her konuşmada gözlerimi dolduran Kudüs’e kavuşmuştum. İçimde bu dünya üzerindeki hiçbir şeyle ifade edemeyeceğim hisler uyanmıştı. Elbette çok mutluydum, coşkuluydum ama ilk kez bu büyük mutluluğuma böylesi büyük bir hüzün eşlik ediyordu. Nasıl 23 yıldır uzakta kalabilmiştim? Koskoca bir ümmet olarak bunca yıl mescidimizi nasıl mahzun bırakabilmiştik? Bir şeyler yapmalıydık. Özgür Filistin için, tüm kardeşlerimizin mescidimize özgürce girebilmesi, hiç kimseye hesap vermeden Kudüs sokaklarında dolaşabilmesi için…
Ve evet bir şeyler yaptık, yapmaya çalışacağız. Bu saatten sonra kalbimizin ve Kudüs’ün ayrı olması beklenemezdi. Güzelliği karşısında kalbimizi Kudüs’te, Mescidi Aksa’da bırakmak daha olası olsa da Allah ya Bismillah diyerek Kudüs’ü de kalbimize alarak ayrıldık kutlu beldeden. Kudüs’ü kol saati gibi taşımayı, bu davaya hizmet eden bir evlat bir anne bir baba olmayı, aldığımız her nefeste, yediğimiz her lokmada Filistin’i zikretmeyi bu ümmete olan borçlarımızdan bildik. Rabbim bu kutlu davaya layık olmayı nasip etsin.
Bizlerde bu şuurun oluşmasına, kutlu beldede secde edebilmemize vesile olan, hayatımıza en güzel yerinden dokunmuş olan Kudüs Kumbarası ekibinden ve bağışçılarından Allah razı olsun. Bu yolda atacağımız her adımın ecrinden onlara kat kat versin. Bizleri bu dünyada Aksâ’da, ahirette de cennet bahçelerinde buluştursun inşallah. Amin…