Selamünaleyküm ben Pınar Soyuğuz kardeşiniz. 22 yaşındayım. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesinde Enerji Mühendisliği son sınıf öğrencisiyim. Sizinle ribatımıza dair paylaşımlarda bulunmak için bu mektubu yazıyorum.
“Canım Kudüs’üm, Güzel Kudüs’üm sana kavuşmak ne uzak ne yakındı. Ama nasip eden Allah’ a vesile olan ümmete şükürler olsun. Ümmet dedim ya, işte bu acı günlerde, bu acılı mekanlarda sıcaklığını ve sarılmasını daha çok istediğim/aradığım kucak. Aksa’da böyle mübarek bir ayda, böyle mübarek bir mekanda ve biricik Rabbimizin huzurunda o aciz bedenimiz ile bulunabilmenin şerefine ümmet sayesinde nail olduk.
Gelmeden önce “Rabbim kapılar senin kapıların, mescid senin mescidin, sen ki kullarını buraya kadar getirdin, ben bu zalim askerlerden geçit istemiyorum. Eğer ki, sen beni huzuruna davet edersen ben tüm kalbimle hazırım. Ancak sen bu kapıdan girmemi, mescidine yüzümü sürmemi istemezsen ondan da razıyım. Senden gelecek her cevap bir hayır, bir lutüftur. Ama inşallah biz aciz ve günahkar kullarını huzurunda hep görmek istersin” diye çok dua etmiştim. Allah’ın rahmeti ile yüzleştik ve o mübarek Aksa’mıza girmek, namazlarımızı eda edebilmek nasip oldu elhamdülillah. Ne kadar şükretsek azdır.
Gelelim ribat’a. O kutlu görev… Sabah namazından çıktık, koşa koşa Babürrahme mescidimize gittik. Bir baktık kirlilik içinde. Hemen ellerimize süpürge, bez, çöp torbaları ne varsa aldık. Herkes bir yandan temizliğe koyuldu. Derken işgalcilerin bu mescide doğru geliş haberini alıyoruz. “Gelecekleri varsa, görecekleri de var” Göğsümüzde iman ile, kalbimizde heyecan ile, elimizde Kuran ile, kafirleri bekliyoruz. Eğer orayı boş bulurlarsa kirli postalları ile mescidimize girip ayin yapacaklar çünkü. Ancak ümmet adına biz nöbetteydik. Bunun en azından biz varken mümkün olmayacağını onlara da göstermek istedik. Ve içeri işgalciler geldi. Baktılar Türkiye’den gelenler var, Kudüs Kumbarası gençleri mescidin saflarını doldurmuş, tüm vakarları ile ibadetle meşgul onları bekliyor. Ses dahi çıkaramadılar, sadece 3 dakika öylece bizi izlediklerini hatırlıyorum. Öylece geri çıktılar. Biz tabi o kadar neşelendik ki, elhamdülillah. Allah’ım ribat görevimizi yerine getirmek nasip oldu dedik.
Tabii bir de bardağın kırık tarafı var, hep dolu tarafından bahsettik. Ben oraya bir yara ile gittim, ama oradan bin yara ile döndüm. Normalde bir yere hayran kalınca kalp bırakılır lakin benim o güzel şehre duyduğum hayranlığım, Müslüman kardeşlerimizi yaşadığı zulüm sebebi ile gözyaşlarıma bıraktı. Bu gözyaşları da aklımın orada kalmasına sebep oldu. Bizler artık hayatımızı ikiye ayırdık. Kudüs öncesi ve sonrası. Şimdi aklımız orada, kalbimiz bizimle. Yani tüm deliliğimiz ile Kudüs için kalbimizden hizmete koyulacağız. Yaşadıklarımızı anlatmaya satırlar yetişmez.
Ben orada her an ümmet için bir şeyler yapmaya çalıştım, diğer kardeşler de öyle. Her duamı ümmet ile açtım ümmet ile kapattım. Orada yiyecekler dağıtırken, temizlerken gezerken, ümmet adına yapıyorum dedim. Rabbim inşallah Kudüs Kumbarası’na bağış yapan herkesten ve bize vesile olan herkesten sonsuz razı olsun. Gönül Ayyıldız’a ve ekibine, mihmandar turizm ve ekibine zaten hep duacıyım onlara edeceğim teşekkürü hep dualarıma saklayacağım. Bu benim için bir ilkti, inşallah devamı da gelecek. Umarım hepimiz o mescidlerin saflarını dolduranlardan oluruz. Rabbim o kutlu ve mübarek beldeye hepimizi davet buyursun orada buluştursun karşılaştırsın inşallah.
Sevgi, saygı ve dualarım hep ümmetle…
Siz ise hep Allah’ın emirleri, Rasulallah’ın sünnetleri ile olun.
Kudüs’te buluşalım.