Kudüs’ün Kalbinden Bir Mektup
Ben Ömer Yıldırım. 2001 yılında Erzurum’da doğdum. Şu anda İstanbul’da Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü okumaktayım. Kudüs Kumbarasını ilk defa 2022 yılında görmüştüm ancak o zaman başvurmamıştım. 7 Ekim 2023’ten sonra İsrail’in Filistinliler’in umutlarına set çektiği günlerden Mescidi Aksa da nasibini almıştı. Avrupa’dan bazı Müslüman grupların Filistinliler’e olan desteğini göstermek ve Mescidi Aksa’yı yalnız bırakmamak için Mescidi Aksa’ya gelebildiklerini gördüm. Daha sonra Kudüs Kumbarası da tekrar gruplar göndermeye başladı. Mescidin boş kaldığı bu zamanda yeniden ekiplerin gittiğini, gidilmez denilen yolların gidildiğini ispatladıklarını gördüm. Bu benim için aynı zamanda bir çağrıydı. Kudüs’e giden gençlerin yüzünde beliren umut ışığını daha yakından görmek için bir çağrı. Gerçekten Kudüs Kumbarası olarak yaptıkları iş çok kıymetli. Maddi imkanı yetersiz birçok gencin Kudüs’e gitmelerine vesile oluyorlar.
Şimdi biraz da Kudüs’teki izlenimlerimden bahsetmek istiyorum. İlk gün Mescidi Aksa’nın bir kapısına gittiğimizde İsrail güvenlik güçlerine İsrail hükümeti tarafından Türk vatandaşlarının Mescidi Aksa’ya alınmaması yönünde talimat verildiğini öğrendik. Sebebini sorduğumuzda hiçbir gerekçe gösterilmedi ve sadece Türk vatandaşı olduğumuz için bu muameleye maruz kaldık. Bu durum Filistinlilere uygulanan kısıtlamaların Türklere de uygulandığını gösteriyordu.
İlk gün İsrail güvenlik güçleri bizleri kapılardan almayınca pes etmememiz gerektiğini düşündüm. Çünkü İsrail güvenlik güçlerinin hiçbir sebep göstermeksizin sadece Türk olduğumuz için ırkçı ve İslamafobik bir tavırla uluslararası hukuku ihlal ederek bizleri Mescidi Aksa’ya almaması gibi bir durum kabul edilemez. Bu düşüncelerle birlikte bir de tek başıma Mescidi Aksa’ya girmeyi denemek için izin alarak gruptan ayrıldım. Daha sonra Ğavanime Kapısından Mescidi Aksa’ya girmeyi denedim. İsrail güvenlik güçleri nereli olduğumu sordu. Türkiye’den geldiğimi söyledim. Daha sonra çantamı aradılar. Çantamı ararken bir polis İbranice bir şeyler söyledi ve yanındaki polisler gülmeye başladı. Sonra geçmeme izin verdiler ve arkamdan İbranice bir şeyler söyleyerek kahkaha atmaya devam ettiler. Muhtemelen küfretmiş olabilirler. Daha önce kendimi hiç bu kadar aşağılanmış hissetmemiştim. Elbette Gazze’deki Filistinliler’in yaşadıklarının yanında bizlerin bu yaşadığı hiçbir şey ancak bu durum yine de insan ruhunu incitiyor. Mescidi Aksa’ya diğer ülkelerden de ziyarete geliyorlar ancak diğer ülkelerin vatandaşlarına böyle bir muamele yapılmıyor.
Türklerin Mescidi Aksa’ya alınmaması yönünde talimat verildiğini, Kudüs’ün ve Mescidi Aksa’nın bizim için neden önemli olduğunu iyi araştırmamız gerekiyor. Kudüs’te Hürrem Sultan’ın imarethane inşa ettirdiğini, Artuk Bey’in metfun bulunduğunu, Dulkadiroğulları’nın medrese yaptırdığını unutmamalıyız. Şu anda var olan Kudüs eski şehrin surları da Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle yaptırılmış mesela. İşte biz aslında atalarımız nedeniyle bu muameleye maruz kaldık. Osmanlı’nın bu hoşgörüsü sayesinde Kudüs halkının yüzyıllar boyunca barış içerisinde yaşadığını unutmamalıyız. Barış ve hoşgörünün surları, geçmişin hoşgörüsüyle inşa edilmişken, şimdi nefretin ateşiyle yıkılmamalı. İnsanların hayatının kolayca hiçe sayılması bu kadar kolay olmamalı. Bir millete saygısızlık yapılması bu kadar kolay olmamalı. Türklerin Mescidi Aksa’ya girişinin engellenmesi umudun kapılarını kapatmamalı. Kudüs, sadece bir şehir değil, insanlığın, barışın ve esenliğin ortak yönüdür. Yol açık, yola çık…