Nisa Nur Güven – 2001 / Afyonkarahisar

Selamün Aleyküm;

Bundan tam 2 hafta önce birileri bana birkaç gün sonra Kudüs’e ziyarette bulunacaksın dese hayatta inanmazdım sadece inşaallah demekle yetinebilirdim. Şükür rabbime ki bana ve diğer ziyaretçi arkadaşlarıma bu kutsal toprakları görmeyi nasip etti. Bu sebeple ki artık dualarımda ilk başta Kudüs’e gidebilmenin şükrü geliyor ve ne dar şükretsem hep biraz yarım kalmış gibi hissediyorum.

Peygamber Efendimiz’in Kudüs’e gidişi hüzün yılında gerçekleşmiş, Kudüs bir ilaç gibi sarmış efendimizin yaralarını.            Ben bunu Aksâ’da Babür-Rahme Mescidi’nde Merve Hoca’mdan öğrendim. Gözyaşlarımı tutamadım. Mesaj çok açıktı. Rabbim beni de çok kötü hissettiğim bu zamanlarda hiç hesapta yokken o yüce kudretiyle Kudüs’e göndermişti hem de ribat ibadetini yapmak için. Bundan daha güzel gönül ferahlığı var mıydı?

Ben imam hatip mezunuyum. Lise yıllarımızda bize en çok anlatılan yer Kudüstü. Hakkında kaç tane kitap okudum, kaç tane film izledim bilmiyorum. Her zaman kalbimizin en derinliklerinde hissettiğimiz bu kutsal mabedi ilk gördüğüm an bildiğim her şeyi unuttum. Kubbetus-Sahra’nın o sarı kubbesinden gözlerimi alamadım. Yıllardır öğrendiğim her şey uçup gitmişti resmen. Üç gün boyunca devam eden ziyaretlerimizde her şeyi tam yerinde görerek hem de çok değerli Ebu Kuteybe ve Merve hocalarımızdan dinlemek benim için paha biçilemezdi. Hangi kapıdan nereye çıkıldığını, hangi mescidden nasıl nereye gidildiğini öğrendiğimi farkettiğim an gözlerim doldu. Gerçekten bana Aksâ’yı bu kadar bilebilmek nasip edilmiş miydi? Geçen üç gün boyunca kendimi değil yabancı bir o kadar evimde hissettim. Aksâ’nın kapısından girmek ile evime girmek arasında bir fark yoktu benim için. Öyle ki şimdiden Aksâ’nın hasretiyle yanıp tutuşuyor içim, her vakit namazında eksikliğini hissediyorum. Kendi kendime bu yaşıma kadar Kudüs’ü bir kez bile görmeden nasıl yaşadın diye sormadan edemiyorum.

Hayatımın en güzel üç gününü ben Kudüs’te çok sevgili arkadaşlarımla geçirdim. Üç gün dahi olsa orada diğer müslüman kardeşlerimle beraber Mescid-i Aksâ’da bulunmak, orada var olmak, beraber bir olmak benim için tarifi olmayan çok güzel duygulardı. Kudüs bizim, Mescid-i Aksâ bizim, biz müslümanların. Rabbimden dileğim bu bilinci hiç kaybetmememiz ve daha çok müslümanın oraya ulaşması için elimizden ne geliyorsak yapmamız. Ebu Kuteybe’nin de dediği gibi Kudüs’ün fethi yakındır ve Kudüs’ün fatihi Türklerden çıkacaktır. Elhamdülillah.

Daha yazmak istediğim çok daha fazla şey var fakat biliyorum ki ne kadar çok yazarsam yazayım bitmeyecek ve her zaman Kudüs için söyleyecek sözlerim olacak. Mektubumu bitirirken bizim oralara gitmemizi vesile kılan tüm Kudüs Kumbarası ailesine, yeni tanıştığım arkadaşlarıma ve hocalarıma çok teşekkür ediyorum. En özel mekânda, en özel dostlukları kurduğumuza şüphe yok. Allah hepinizden razı olsun. Selam ve dua ile.