Yeryüzünden öyle yerler vardır ki, onlar sadece basit bir toprak parçasından ibaret değildir. Çünkü bu yerlerin sınırları Allah tarafından çizilmiştir. Dolayısıyla bu mahaller, haritadaki konumları cihetiyle değil de manevi kıymetleri yönünden bir kudsi mahiyete sahiptirler. Kudüs’ün önemini ancak böyle değerlendirdiğimiz zaman anlayabiliriz. Öyleyse Kudüs bizim için yalnızca ecdadımız Osmanlı’nın bir emaneti değil aynı zamanda, ayetle ve rahmetle yoğurulmuş, Rabbin övgüsüne mazhar olmuş bir Peygamber mirasıdır. Unutmayın ki bizler bu mirası, miraçta Allah-u Teala’dan aldık.
Kudüs’ü sevmenin gerektirdiği tavır sahih bir hadis-i şerif de şöyle ifade ediliyor:
Bir gün Meymune(r.â) Efendimiz’e (sas): “Ey Allah’ın Rasulü! Bize Mescidi Aksa hakkındaki hükmün ne olduğunu bildir.” diye sorar. Efendimiz ise “Oraya (Mescidi Aksa’ya) gidin ve içinde namaz kılın. Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin.” buyurur. (Ebu Davud, Kitâbu’s-Salât, 14)
Rasulullah’ın ümmetine olan bu çağrısını önemseyerek, sessizce oturmak, usulca seyretmek, yerimizde üzülmek ve meydanlarda dövünmek dışında bir şeyler yapmalı ve Kudüs’ü imanımızı ispat edeceğimiz, nabzımızın attığı bir yer haline getirmeliyiz. Bunu yapabilmek hiç şüphesiz öncelikle orayı gidip namaz kılarak mümkün olacak. Çünkü Kudüs’e yapılacak en büyük yardım Kudüs’e gitmektir.
Peki ya gidemiyorsak? Gerek maddi imkânlar, gerek vakit darlığı, gerek dünya telaşı her fırsatta önümüzü kesiyorsa? O zaman ne olacak? Bu sorunun cevabını gerçekten merak ederek soruyoruz. Çünkü günümüzde yüzlerce insan iş hayatının yoğunluğundan, okul hayatının zorluğundan, aile hayatının müsaade etmeyişinden ve gitmek istese dahi içten içe yaşadığı endişelerden ötürü Mescid-i Aksa’yı ziyaret edemiyor.
Diğer yandan biliyoruz ki, her birinin ayrı ayrı yüreğinde gerçekten samimi bir niyetle Kudüs’ün özgürleşmesi duası yatıyor. O halde onlara diyoruz ki; Madem ilkini uygulayamıyorsunuz o halde Efendimiz’in ikinci nasihatını dinleyin ve Kudüs’ün kandillerine zeytinyağı gönderin. Biz biliyoruz ki burada bahsedilen zeytinyağı aslında bir semboldür. Kudüs için elinden ne geliyorsa yap demektir aslında. Oraya ışık ol demektir. Işık olamıyorsan oranın aydınlanması için bir şeyler yap demektir.
Peki günümüz gözüyle Kudüs’e baktığımızda sizce Kudüs’ü aydınlatacak en büyük güzellik nedir? İşte bu kumbara bu sorunun cevabını dert edinerek ortaya çıktı. Çünkü biz biliyoruz ki; Kudüs’ün aydınlanması, Mescid-i Aksa’nın ümmet ile dolup taşmasıyla mümkündür. Kudüs’ün aydınlanması, ümmet olarak maddi ve manevi kardeşlerimizin yanında olmamızla mümkündür. Kudüs’ün aydınlanması, çocukların yüreklerine, gençlerin zihinlerine ve yaşlılarımızın duasına Mescid-i Aksa’yı düşürmekle mümkündür. Bu noktada naçizane tüm ümmetin yardımlarını bir kumbarada toplayıp, yüzlerce kardeşimizin Kudüs’e giderek oraya ışık olmasını, Kudüs’ü aydınlatmasını hedefliyoruz.
*
Bugün Mescid-i Aksa’nın esareti ümmetin en büyük ayıbıdır. Bu sorumluluk hepimizindir ve yapılacak daha pek çok işimiz vardır. Tam da bu noktada, ümmetin gençleri olarak, cümlelerin yerini adımlar alsın diye, inandığımızı eyleme dökmek üzere bir gayrete başvurduk. Çünkü olan bitene şahit yazıldığımız bu zamanın sorumluluğu ile Allah’ın huzuruna çıkarken, Kudüs’ün bu şahitliklerin en önemlilerden biri olacağını düşünüyoruz.
Yusuf El Kardavi’nin ifadeleriyle; Müslümanlar, Mescid-i Aksa’ya ve Kudüs’e sahip çıkma sorumluluğunu kendi izzet ve değerlerine sahip çıkma sorumluluğu olarak algılamalılar. Zaten yeterince yıpranmış olan ümmetimizi, hedef alacak tüm girişimlere karşı hazırlıklı olmak için bu konuda bilinçlenmek ve bilinçlendirmek lazımdır. Tevhidin ufuklarında yükselemiyorsak, en azından ona yaklaşamaya çalışmalıyız, ki bu imanın en zayıfıdır.
Velhasıl kelam; Kudüs Kumbarası tam da bu niyetle, yüreğinde Kudüs hassasiyeti taşıyan ve bir gün gitmek umudu taşıyan gençler ile bu gidişlere vesile olmak isteyen kardeşlerimizi bir araya getirmek düsturuyla kurulmuştur. Tam bu noktada veren el ile alan eli birleştiren olmak misyonunu naçizane yüklenerek iki tarafa da aracı olmaya niyetlenmiş bulunuyoruz. Tek hedefimiz, her ay Kudüs Kumbarası’nda biriken meblağ ile imkânı olmayıp sevdası olan pek çok genci, bu davayı öğrenebilmesi için Kudüs’e gönderebilmek ve Mescid-i Aksa’yı İslam’ın nuruyla aydınlatmaktır.
Bizler Kültür inşası ve iman noktasında, “unutmamak”, “hatırlamak”, “yalnız bırakmamak”, sokaklardan mübarek beldeye taşınan güçlü bir seda ile “Kudüs bizim!” demek için buradayız. Ve gücümüz yettikçe burada kalacak, sesimizi duyurmak için var gücümüzle çalışacağız.
Bu sadânın bir gün ebedi bir alemde de yankı bulması umuduyla ellerimizi Kudüs için kenetleyelim, kalplerimiz Kudüs için çarpsın ve adımlarımız Kudüs’e doğru yol alsın ki; gözlerimiz de, bir gün Kudüs’ün feraha ve felaha ulaşmış olduğunu görsün…
Selam ve dua ile!