Gönül Diyarından Hoş Bir Sada
Yaratana hamdolsun
Yaratıp imtihan edene
İmtihandan geçirip zafere erdirene
Bilinçleri bileyip sabırlar verene
Rahman olana
Rahîm olana
Muîn olana
Hamdolsun.
“Bu satırlar soğuk bir aralık gününde, gönlümüzün biricik beldesine gidişimin satırlarıdır.”
Soğuk bir aralık vaktinde kutlu beldeye gidişimiz, orayı hissedişimiz duyguların en güzeliydi. Mübarek belde, bizden yüzlerce kilometre uzakta da olsa, sanki bir çocuğun annesine kavuşması, bir tohumun toprağa varması gibi bir şeydi. Yani yabancılık çekmeden burası benim diyebildiğim bir memleketti Kudüs. Burası benimdi ve ben ait olduğum yere kavuşmanın bahtiyarlığını yaşamaktaydım.
Sevinç, hüzün ve tarifi zor duygularla mündemiç olan zihnim, adım adım dolaşıyordu kutlu beldeyi. Elvan elvan gözlere şahit oldum, hepsi ümmetten bir parçayı temsil ediyordu. Tertemiz dimağlarla çevrelenmişti aziz belde ve hepsi özgürlüğü düşlüyordu. Bir de yorulmuş yüzler gördüm, her çizgisinde bir hatıra saklı olan bu yüzler, kutlu diyarın canlı şahitleri gibiydi. Bu şahitlerin gözlerinde birçok duyguya rastlamıştım, bazan hüzne bazan kedere ve çokça umut ve bekleyişe. Ancak korkudan en ufak bir ize rast gelmedim. O zaman şuna kanaat getirdim, bu bekleyiş ve gayret, Allah’ın izniyle kutlu bir zaferle son bulacaktı.
Bu seyahatimde şahit olduğum bazı meselelerin olduğu bir gerçekti. Gönlümüzün mahzun beldesinde Müslümanca bir vakura, şartsız teslimiyete, yaşanan her olayın imtihan nazarıyla bakılmasına, zulmün ebedi, zalimin abad olmayacağına şahit oldum. Aynı zamanda Ümmetin basiretsizliğine, Filistin’e karşı günden güne azalan hassasiyetimize, derdimizin Kudüs olmayışına da şahit oldum. Kudüs ve bu diyarın Müslümanları, milyarı aşan nüfuzumuzla bizim izzetimizdir. Bu izzete halel getirmemek için çalışmalı, okumalı ve Kudüs’e gidilmelidir. Çünkü ‘’Kudüs’e en büyük yardım, Kudüs’e gitmektir.’’
Bir sonraki mektubu, bir bahar vaktinde, özgür Kudüs sokaklarında yazma ümidiyle. Her daim Kudüs’le kalın. Bâki selamlarımla.