Merve Papakçı – 1997 / Kars

Dünya’nın merkezi neresidir diye sorarlarsa ‘’Kudüs’’ diyeceğim. Öyle bir yer düşünün ki herkesin gözünde, tarihi miladı aşmış, gelen herkes kendine ait parça arıyor ya da kendine ait olması için çalışıyor. Yahudiler çalışıyordu, Kudüs’ün tamamen kendilerine ait olması için. Kudüs’te kazandığım farklı bir bakışta buydu; Allah çalışana istediğini verirken sadece Müslümanları ayırmıyordu, Yahudiler çalışıyor ve Allah onlara istediklerini veriyordu. Peki, biz Müslümanlar Kudüs için ne kadar çalışıyorduk? Bu soruyla Kudüs sokaklarında gezerken bir taraftan ezan sesini duymaya başlıyordum, ardından kilisenin çan sesleri geliyor ve hemen yanımdan Yahudiler geçiyordu, özenle giydikleri kıyafetleri ve çocuklarıyla birlikte ailecek şabata gidiyorlardı. Onları gördüğümde Cuma namazını aklına bile getirmeyen biz Müslümanları düşündüm. Kendimize bir çeki düzen mi vermeliydik?

Peygamberlerimizin ve sahabelerimizin yaşadığı yerleri gördüğümde hem heyecanlanıyordum hem de bir hüzün çöküyordu yüreğime. Peygamberlerimizin yaşadığı bu kutsal şehre bin bir tane aramadan geçerek gelmek ve hatta vize çıkmayan arkadaşlarımı düşündüğümde gelememek ne kadar acıydı. Nasıl böyle olmuştu, devir nasıl tersine dönmüş ve Müslümanlar yönetirken her dinden insanın huzurla yaşadığı Kudüs nasıl başkalarının eline geçmişti? Her yerde İsrail bayrakları ve askerleri vardı; askerler bir arkadaşımızın çocuklara getirdiği balonlar için bile tedirgin oluyor, bizi sorguya çekiyorlardı.  Amaçları korku vermekti çünkü korkarsak geri çekileceğimizi ve oraya tekrar gitmeyeceğimizi düşünüyorlardı. Dilerim ki Allah’tan gitmek bir daha değil birkaç kere daha nasip olsun. Türkiye’ye dönerken bu kadar üzüleceğimi hiç düşünmezdim. Son gece çok hüzünlenmiştim, Kubbet-üs Sahra’ya tekrar tekrar bakıp seyre dalıyordum. O sırada Mescid-i Aksa içinde kafile arkadaşlarımın moralinin bozuk olduğunu gördüm, sorduğumda anladım ki hepimiz buradan gidecek olmanın üzüntüsüyle Mescid-i Aksayla vedalaşmaya çalışıyormuşuz. Veda muhabbetle olur diyerek geceyi Mescid-i Aksa’da geçirme planı yaptık. İki buçuk saatlik uykuyla teheccüd saatinden kahvaltıya kadar bolca namaz kıldık, Kur’an okuduk, dua ettik, tefsir sohbeti yaptık ve sahabe kabirlerini ziyaret ettik. Ve aynı uykuyla akşam ondaki uçağımıza yetiştik. Kudüs’ün bereketini o gün daha da iyi anlamıştım, o topraklar insana maddi manevi kuvvet veriyordu. Uçakla dönerken aklıma şu önemli söz gelmişti; ‘’Kudüs’e bir kez gidilir, sonrakiler hep dönüştür.’’. Evet bu gidişin bir dönüşüydü, bundan sonrakiler hep dönüş olacaktır benim için.

Kudüs’e gitmeyi bir yıldır istiyordum ve ancak bu zamana nasip oldu. Kumbaraya destek veren onlarca insanın katkısıyla Kudüs’e bu ziyareti yapmak her zaman bilinçle o sokaklarda gezmem gerektiğini, daha çok çalışmam ve ümmet için harekete geçmem gerektiğini bana tekrar tekrar hatırlatıyordu. İnşallah bu vesile ile kardeşlerimizle birlikte güzel çalışmalara imza atacağız. Buna vesile olan Kudüs Kumbarası’ndan ve katkıda bulunan tüm Kudüs sevdalılarından Allah razı olsun. Ümmet adına güzel çalışmalarda buluşmak dileğiyle.