Kudüs’e gittiğimi ve Kudüs’ün ehemmiyetini ilk olarak uçakta anladım. Ben pencere kenarında Kuran -ı Kerim okuyordum, yanımda babam tesbih çekiyordu ve babamın yanında oturan bir Yahudi ise yol boyunca Tevrat’ı okudu. O kadar dikkatli ve istekliydi ki, o an bugüne kadarKudüs’e ne kadar emek verdiğimi düşündüm. Hamdolsun diyorum, onun yanımda oturmasına. Çünkü bende bambaşka bir ufuk açtı. Ve yolculuk başladı.
Giderken Aksa’ya ilk girişim tevbe ederek olacak demiştim. Rehberin yakınların da önlerde ve içimden tevbe ederek başım eğik yürüyordum. İç gıdıklayan heyecan ile. Fakat o sırada İsrail askerlerinin pasaport ve çanta kontrolü ile sarsıldım. Burada canımı yakan tek şey, kontrolleri değil, tevbe ile ibadet ile girmemizi engellemeleri oldu. Kendime sakın ağlama ve üzülme dedim. Başın dik olsun. Birkaç adım içinde Rabbinin kutsal toprağındasın. Ve yürüdüm. Hamdolsun hiçbir sıkıntı olmadan, yaşamadan geçirdik bu 4 günü.
Döndüğümden beri “İlk akşam namazında yanında oturan Ragat’ı unutma!” diyorum kendime. Onun bakışlarını ve “Hoş geldin” diyen ses tınısını unutma. Aksa’ya teheccüd vakti yürürken ki o heyecanı, tek başına bir genç kızın rahatlıkla yürüyebileceği sokakların varlığını ve o Yusuf güzeli çocukları unutma diyorum. Benim tek bir hayalim gerçekleşmedi orada, bir de duam gerçekleşti; Aksa da ders almak. Ve Mervan ağabeyin söylediği şu cümle kaldı hatırımda; İlmi yüreğine sakla, ihlas ile amel eyle.
Size bir de Aksa murabıtlarından bahsetmek istiyorum. Pes etmeden her teheccüd vakti gelen teyzelerden, Kuran halkaları oluşturan, elleri semada, dilleri duada olan teyzelerden. Umutları daim olan. Göz göze geldiğim de utandığım ama tekrardan baktığım da o parıltılı gözleri görmenizi istiyorum. Ben her adımımda benliğimden geçmiş bir şekilde yürümeye gayret ettim. Çünkü vesile olan onca güzel gönlün adıyla yürümekti niyetim. En son benden talim dersi alan teyzeye ismini sordum. Ve bana Türkiye dedi. İlk başta anlam veremedim. Sandım ki kimliğimi gördü. Yeniden ismini sorduğumda Türkiye deyince gözlerim dolu doluydu. Bana “Sen de Türkiyesin, bende” demesi ve o masmavi gözleri. Unutma diyorum yeniden kendime, ki unutulacak gibi de değil.
Bize dönerken “Hayatınız Kudüs öncesi ve Kudüs sonrası diye ayrılacak” demişlerdi. Dönünce anladım. Çünkü ne kadar araştırma yapılsa da, bilgilenmeye çalışılsa da gidip görmek gibi olmuyormuş. Ve ben Kudüs kumbarası ile gittiğim için çok nasipli olduğumu düşünüyorum. Tek başıma gitmek gibi değil bu. Her adımım, her duam ve Kudüs davasındaki her amelim Rabbimin bana vesile kıldığı tüm gönüllerin niyetiyle olacak.
Allah hepinizden razı olsun.