Mescid-i Aksâ, annesinin gurbetteki çocuğu gibiydi. Mesafeleri uzak gibi gözüken ama aslında onu özleyen için mesafesi olmayan güzel mescidimiz…
Diğer zamanlardaki halinden farklıydı bu sefer. Her zamanki gibi mahzun dursa da her zamankinden daha fazla bekliyordu birilerini. Avlusunda cıvıl cıvıl oynayan çocukların kardeşleri, kuzenleri şimdi Gazze’de işgalcilerin saldırılarıyla birer cennet çiçeği olmuşlardı. Ona, kadim bir dostu ziyarete gelmiş gibi gelen ablaların, abilerin ve başköşeye oturup nasihatler veren amcaların aklında hep Gazze vardı. Gazzelilerin birçoğu cennette o çok kavuşmak istedikleri Rahmet Peygamber’i ile beraberler şimdi.
Bizlerse bir uzvunun kaybının ardından nasıl kalırsa insan öyleyiz. Çünkü “Müminler vücudun azaları gibidirler” buyuran Peygamber’in ümmetiyiz. Şimdi Gazze’deki kardeşlerimize el uzatma sırası, kimsesiz kalan Mescid-i Aksâ’mızı doldurma sırası bizlerde. Bizi ayırmak isteyen küfür ehline bir mesajımız var:
Bizler gitmiyoruz ve acılar dinene kadar buradayız!