Gülsüm Butasım – 1980/Bingöl

Selamünaleyküm ben Gülsüm Butasım. 44 yaşında 4 çocuk annesiyim hayatımın birçok bölümünde Filistin’le ilgili çalışmalar yürüttüm. Yardım çalışmaları, su kuyuları, infaklar ve bunun gibi birçok yardımı Filistin’e ulaştırmak için mücadele ettim. Filistin hep gönlümdeydi ama Mescidi Aksa ve Kudüs hiçbir zaman yer etmemişti. Biz özgür görünen fakat esir bir ülkenin evlatlarıyız bize bu şuur verilmemişti, unutturulmuştu ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa.

Kudüs Kumbarasını kızım Afra’dan duymuştum, kızımın Mayıs ayında başvurusunun kabul edildiği haberi geldi, bölgenin sıkıntılı olacağından dolayı gitmesi noktasında çok tereddütlerimiz oldu ama şunu idrak ettim ki Cenabı Hak o vatanın, Aksan’ın sevgisini bilincini herkese nasip etmiyor ve ona yapılan bu daveti geri çeviremeyeceğini idrak ederek gidişine izin verdik. Elhamdülillah Afra Kudüs aşkıyla Mescid-i Aksa aşkıyla yanan bir gençti ve o yangınla gitmişti. O gittikten sonra Kudüs’ün aşkı Mescid-i Aksa’nın aşkı gönlüme düştü. Filistin için bu kadar yardım mücadele eden biri olarak hiçbir gün Mescid-i Aksa’ya gitmeyi planlamadım, istemedim, arzulamadım ama Afra’nın gidişiyle onun tabiriyle sarı takkelinin aşkı gönlüme düştü. Afra Mescid-i Aksa’dan döndükten sonra onun yangını benim gibi birçok insanın yanmasına sebep oldu. Ondaki aşk kıvılcımı bizleri de tutuşturdu ve gerçekten sarı takkelinin aşkı, oralarda adım atmak oralarda bulunmanın hicranıyla uyandım ve bir ağustos gecesi durumumda şöyle bir şey paylaştım; “Gönlüne Kudüs aşkı düşenlere Kabe’nin yollarının kapanacağını nereden bilebilirdim, bir gün Özgür olacaksın buna adımın Gülsüm olduğu gibi iman ediyorum ama o gün Özgür olduğunda avlunda Başı Dik dolaşmak için bugün senin avluna gelmek zorundayım. Bugün gelmek istiyorum, en yaralı olduğun, en çaresiz olduğun, en muhtaç olduğun, en yangın olduğun anda yanında bulunacağım ki başım dik özgür olduğunda avlunda dolaşabileyim.” Ve duası düştü Mescid-i Aksa’nın bir gece dilime, gönlüme. Çok istedim, Rabbime yakardım ve Kudüs Kumbarasına başvurdum. Sonrası gurbetten evimize, ilk kıblemize yolculuk ve kavuşma. Mescid-i Aksaya ilk adımı attığımda Kubbetüs Sahra’nın içerisine İlk girdiğimde, orada kumbaraya destek olan bütün kardeşlerim için sevabını onlara bağışlamak üzere iki rekat namaz kıldım onlar için dua ettim. Onların sebebiyle, vesilesiyle oradaydım ve bu benim için ayrı bir gurur kaynağıydı. Hiç tanımadığım, yolumun hiç kesişmediği adını hiç bilmediğim insanlar sebebiyle bugün Mescid-i Aksa’da bu ibadeti yapmak nasip oldu ve oradaki kardeşlerime bağışladım.

Oralara gitmeden önce bazı şeylerin çok idrakinde değildim. Gitmenin, oraya birilerini göndermenin ne denli ehemmiyetli olduğunu bu sayede anladım. Ve gördüm ki; Mescid-i Aksa’yı çok mahzun, kırgın, yaralı… Ben “bir gün avlusunda başı dik utanmadan dolaşmak için şimdi gitmeliyim” diye bu kararı almıştım ama gittiğimde bu mahcubiyeti utancı yaşadım çünkü çok geç kalmıştım ve bunun istiğfarını çok yaptım. Daha önce gitmeliydim, daha çok gitmeliydim. Hepimiz tekrar tekrar gitmeliydik…

Rabbim emek veren destek olan sebep olan herkesten razı olsun. Kudüs anlatılmaz yaşanılır demek doğru olacak anlatacak çok şey var ama ben orada gördüğüm, şahadet ettiğim şeyler dışında Kumbaranın ve gidişin ne kadar özel, önemli olduğunu bir nebze olsun anlatmak istedim. Rabbim herkesten razı olsun emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum bende inşallah sizler gibi kumbara gönüllüsü olmayı hedefledim…