Nerden başlasam, nasıl anlatsam gerçekten bilmiyorum. Hissettiklerimi anlatmanın bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim. Gideceğimi ilk öğrendiğimde yaşadığım sevinci anlatamam. Kaç kişiyi aradım bilmiyorum. İki hafta boyunca içim içime sığmadı. Hayal olan şey sonunda gerçek oluyordu.
Gitmeden önce araştırmalara başladım. Ve gördüm ki Hz. Adem’den Hz.Muhammed’e kadar nice peygamberlerin ayak bastığı, büyük medeniyetlerin kurulduğu, nice alimlerin, komutanların, sanatçıların iz bıraktığı şehir imiş. Davud Peygamber’in fethettiği, Süleyman Peygamber’in şekillendirdiği, Hz İsa’nın göğe yükseldiği, Hz Muhammed’in miraca yükseldiği yerdir Kudüs. Bunları öğrendiğimde heyecanım daha da arttı. Ve anladım ki “Kudüs kırmızı çizgimizdir” diyen bizler bile Mescid-i Aksa’nın önemini tam kavrayamamışız.
Tel Aviv’e indiğimiz andan itibaren imtihanımız başladı. Ve malesef biz İsrail’in baskısını her anlamda hissettik. Ülkeye girerken bekletilmemiz, camimize girerken bile pasaportla girmemiz, Mescid-i Aksa’nın kapılarında askerlerin olması hepsi bizim için imtihandı. Mutluyduk evet ama gördüğümüz şeyler karşısında içimiz buruktu. Bir de rehberimiz bizi bir Müslüman mezarlığına götürdü. Mezarlığın şimdiden çoğu kaldırılmış. İsrail, bu mezarları yavaş yavaş kaldırıp orayı park haline çevirmeye başlamış. Oraya gittiğimizde parka oturduk. Kalabalık bir grubuz ve hepimizin Müslüman olduğu aşikar. İsraillilerin bizi gördüklerindeki şaşkınlığı anlatamam. Yoldan geçenler gözlerine inanamadı. Arabasını durdurup bakanlar, fotoğrafımızı çekenler. Ne acı ki orası bir Müslüman mezarlığı ama Müslüman görmek şaşırtıcısı hale gelmiş.
İşte mesele şu ki onların oraları bize unutturma politikaları, akıllardan bu toprakları silme ve önemsiz gösterme planları malesef sonuç vermeye başlamış. Burada bir yazarın şu sözlerini sizlere de iletmek istiyorum; “Lütfen artık üzerimize serpilmiş bir asırlık bu ölü toprağını atalım. Başımızı kaldırıp sahip çıkmamız gereken mirasın farkına varalım. Oradaki her on eserden sekizini yaptırmış atalarımızı görüp, bu eserleri unutuşumuzun nâdânlığını artık bir kenara bırakıp, dört elle buraları yeniden hatırlamaya ve bu mübarek mekana sahip çıkmaya çalışalım.”
Evet, meselemiz tam da bu olmalı. Kudüs’le uyuyup Kudüs’le kalkmalı elimizden geldiğince Kudüs’ü anlatmalı ve onların unutturma politikasına karşılık biz de hatırlatma politikası uygulamalıyız. Sıklıkla Kudüs’e gitmeliyiz. Çevremizdekiler teşvik etmeliyiz. Ve o mukaddes mekâna sahip çıkmalıyız.
Son olarak şunu söyleyebilirim evet bizim gitmeden önce de bir Kudüs meselemiz vardı. Ama anladım ki meselenin özünü kavramak, iliklerine kadar hissedebilmek için o yere gitmek gerekiyormuş. Şimdi çok şükür içi dolu dolu bir meselemiz var.
Allah bu sorumluluğumuzun altından kalkabilmeyi nasip etsin.
Gitmemize vesile olan kişilerden Allah razı olsun.
Gitmek isteyen herkese gitmeyi, bize de en kısa zamanda tekrar dönmeyi nasip etsin.
Mescid-i Aksa’nın avlusunda tekrar buluşmak duası ile…