Ben Enise Akçin. Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık son sınıf öğrencisiyim. 18-23 Mart tarihleri arasında Kumbara ile Kudüs’e gitmek nasip oldu çok şükür.
Kudüs benim için gitmeden önce bir gereklilikti. Gittikten sonra ise zorunluluk olduğunu anladım. Bütün ziyaretimiz boyunca orada olmanın ne kadar büyük bir sorumluluk, olmamanın ne kadar büyük bir vebal olduğunu düşündüm. Mescidimizin kapısında işgal askerlerinin beklemesi ver her giriş çıkışta çantamızı kontrol etmeleriyle başladı gönlümdeki ağırlık. Daha sonra Eski Şehir’in sokaklarında gezerken işgal askerlerinin gözdağı verircesine durduk yere Müslüman kardeşlerimizi durdurup üstlerini aramaları, mescitlerin ve kabirlerin bakımsızlığı, El-Halil’in mahzunluğu ve daha nicesi bu yarayı kanattı da kanattı.
Bu yanıyla oldukça hüzünlü bir ziyaret olsa da Ramazan coşkusunu Mescidi Aksa’da yaşamak çok güzeldi. Her iftar ve teravih vakitleri mescidin dolup taşması “burası sahipsiz değil, siz önüne taş koysanız da biz yeniden inşa edeceğiz; neşemizi, coşkumuzu, Ramazan sevincimizi…” mesajı veriyordu adeta. Burada herkesin birbirinden yabancılaşıp selamın tanıdıklar arasında bile esirgendiği bir durum varken orada bir “selamünaleyküm”ün tüm mesafeleri yok eden, muhabbet kapılarını aralayan bir anahtar olması çok kıymetliydi. Biz selamı yayma aşamasındayken Filistinlilerin “Selama daha güzeli ile karşılık verme” düsturunu çoktan hayatın her alanına yedirdiğini gördüm.
Ayrıca her ne kadar 7 Ekim’den sonra Türklere olan sevginin azaldığı söylense de bu ziyaretin (hem Filistin hem Ürdün’de) benim için özeti şu oldu: Türk beklenendir… “Nerelisin?” sorusuna verdiğim her “Türkiye” cevabının gözlerde oluşturduğu o parıltıyı unutamayacağım. Beni harekete geçirecek, tekrar tekrar o topraklara gitme hasretiyle dolduracak olanın da bu olduğuna inanıyorum. Evet Türk beklenendir ve beklendiği yere gitmelidir. Mescitlerini, kabirlerini, 150 yıl önce beraber yaşadığı kardeşlerini zulmün ellerine terk edemez. Allah tevhit mücadelesi için bu toprakları seçmiş ve peygamberlerini bu topraklara göndermişse muhakkak buradan bir muradı vardır. Sahipsiz bırakma lüksümüz yok.
Son olarak, bunu “turistik bir gezi” değil ziyaret yapan Kudüs Kumbarasıydı. Aynı dertle yoğrulan insanları bir araya toplayıp bu ziyarete bambaşka bir boyut kattı.