Elif Nur Doğan – 1999/Konya

Bismillahirrahmanirrahim

Ben Elif Nur Doğan Konyalıyım. Selçuk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinde okudum. Şuanda da Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde Erken Çocukluk Döneminde Ahlak ve Değer Eğitimi üzerine yüksek lisans yapıyorum. Elhamdülillah Kudüs kumbarası ile  Kudüs’e gitmek nasip oldu. Her formu doldurduğumdaki o hislerimi unutamıyorum. Oraya kavuşmak dünyanın en güzel şeyi. Benim hikayem, her şey 11 yaşımda televizyonlarda Gazze’yi bombalanırken izlememle başladı, çocuklar ölüyordu ve ben de bir çocuktum. O gün bu gündür Filistin’i seviyorum. Fakat en büyük hatam  orayı sadece sevmek  olmuş. Yıllarca hiç harekete geçmemişim. Oysa imandır insanı harekete geçiren. Lise yıllarımda Mavi Marmara ile ilgili bir kitap okumuştum ve bir daha Mavi Marmara olursa ben de katılacağım demiştim. Üniversiteye başlayınca da Konya’da Kudüs ile ilgili yapılan hemen her şeye katılmaya, kitaplar makaleler okumaya başladım. Daha sonra bende bir şeyler yapma hissi oluştu ve insanlara anlatabilmek, bu davayı duyurabilmek için harekete geçtim, Kudüs ile ilgili yerlerde görevli oldum.3-4 yıldır da buralarda eğitimler düzenlemeye başladım.

Kudüs’e geldiğiniz andan itibaren sanki vatan topraklarında gibi hissediyor hiç yabancılık çekmiyorsunuz. Hele Mescidi Aksa’ya  girer girmez yüreğinize dolan sekinet dünyalara bedel. Yeniden gelebilmek için ise tüm malım sizin olsun, her şeyimi feda edebilirim ama yeter ki ben Kudüs’e gideyim diye düşünüyorsunuz. Oraya sadece dua etmek için bile gitmeli, orası yeryüzünün gökyüzüne açılan kapısı, orası Allah’ın izniyle duaların kabul olunduğu yer. Orada iletişiminiz duadır, kalbinizden geçirdiğinizi yaşarsınız. Nasıl ki Rasulullah’ın hüzünlerini burada giderdi ise Rabbimiz, burası hüzünleri gideren, direnişi ve imanı artıran şehirdir. Ne zaman ki üzülsem, Kudüs ile yeniden ayağa kaldırdı Rabbim beni. Gününüzün içinde Kudüs varsa o bereketi görürsünüz, tüm işleriniz yetişir mesela. Kudüs’te iken ribat tutmak, kıble mescidine karşı hadis okumak, murabıta ablalarımız ile iftar yapmak, Kubbetussahra’yı seyre dalıp Rasulullah’la   ilgili ilahiler söylemek o keşke şuan yanımda olsaydı diye hayal edebilmek, Mescidi Aksa’nın dört bir yanını zikir çekerek adımlamak ve belki bir peygamberin secde izine denk gelirim diye düşünmek muhteşemdi benim için. Kıble Mescidinde mesela meleklerle birlikte namaza duruyorsunuz, oranın ezanı ile kendinizden geçiyorsunuz, toprağı havası bile bir başka, o havayı teneffüs edip bolca içinize çekiyorsunuz, oradaki yapılara dokunup, onları ahiret için kendinize şahit tutuyorsunuz. Ve en önemlisi de bolca namaz kılıyor ve dualar ediyorsunuz.

Ruhlar mağarasında uyuyakalıyorsunuz mesela, sonra diyorsunuz ki Mescidi Aksa bir başka kokuyor. Artık fethin ne kadar da yaklaştığını hissediyorsunuz. Hele Türkiye’de kalkamadığımız teheccüt namazlarını orada eda edebilmek çok güzel. Filistin halkı ile birlikte sabah erkenden Mescidi Aksa’nın kapılarının açılmasını heyecanla bekliyorsunuz. Bolca tövbe istiğfar çekiyorsunuz ve her gelişim buraya karşı olan gayretimi artırsın Allah’ım diye dualar ediyorsunuz.

Buraya Kudüs kumbarası ile ümmet adına gelebilmek ise çok büyük bir sorumluluk, çünkü ümmeti temsil ediyorsunuz. Gidebilmeme vesile olan herkesten Allah razı olsun. Şuan için Kudüs için yapılabilecek en faydalı şeyi yapıyorsunuz. Çünkü artık Mescidi Aksa’yı ışıtacak kandiller biziz, gönderilecek zeytinyağları bu ümmettir.

Allahın rahmeti bereketi ve selamı üzerinize olsun