Emine Tuğba Uludağ – 2002 / İstanbul

Esselamu aleyküm ve rahmetullah, ben çocukluğunun ilk yıllarında Filistin’deki zulmü görüp bitmesi için dua eden, gençliğinin ilk yıllarında da Aksâ’ya kavuşma hayali kuran bir başak tanesiyim Kudüs için..

3 gece 4 gün süren Kudüs serüvenimin ilk iki günü asla gerçek olduğuna inanamadığım -böylesine güzel bir ânın içinde olduğumdan- son gün ise bitmeyen iç sıkıntım ve ağlayış ile fark edebildiğim bir nimetti benim için. Velînimet!

Elhamdülillah gelmeden önce de araştırmış, ilk elden öğrenmiştim baş bilgileri/notları.  Ve fakat burası öyle bir yer, öyle bir şey ki; gelmeyenin, burada bulunmayanın, çok az da olsa yaşamayanın asla ve kat’a anlayamayacağı bir mekân. Bulunanın da -Beytullah’ta olduğu gibi- devamlı gitmek istediği, ayrılmayı hiç mi hiç istemedikleri bir yer.

Nasıl anlatacağımı, neler söylersem söyleyeyim benim ile kelimelerin âciz kalacağını bildiğim, dolayısıyla içime kalbime doğan hâli ile : rüya gibi…

Miraç olayının Aksâ için önemini hepimiz biliriz; insanın miracının namaz olması dışında benim için de gerçekten zorluklardan sonra büsbütün kolaylık, müjde oldu. Doğum günümden bir süre önce canımdan çok sevdiğim birini kaybettim, sonrasında da feci bir ölüm haberi aldım. Gecem gündüzüm karışmış, ölüden farksızdım. Çok kısa bir süre sonra da bu müjdeyi aldım, Kudüs’e gidecektim! Mutluluktan ağladığım, şükür namazları kıldığım, benim için çok çok değerli anlardı.

Ben Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta gitmiş oldum Kudüs’e , bu benim için değerli bir vuku. Ve niyet ettim: ya Fatih olacağım, ya Fatih yetiştireceğim; yahut en güzeli, hem fatih olup hem fatih yetiştireceğim .

Son olarak böyle bir fon ve proje sunan tüm Kudüs Kumbarası gönüllü ve görevlilerine sonsuz teşekkür ediyorum. İki cihanda da mükâfatını almanız duası ile. Allah razı olsun.