Derya Akbulut – 1990 / Ağrı

Beytülmakdis;

Ben nefes almanın ve aynı anda kalbin durmasının ne demek olduğunu seninle anladım seninle yaşadım Kudüs… Sana varmadan öncesin de hep içimde bir aşk olduğunu düşünürdüm sana olan hasretimi yaza yaza bitiremezdim, fakat sokaklarında yürümeye başlayıncaya kadardı her şey…

Attığım her adım bana buram buram acı özlem hüzün bir vuslat ateşi hissettirdi, yaktı yaktı kül eyledi beni…

Mescidi Aksa’ya giremediğimde kalbim paramparça oldu, bizim olan bizim, ilk mescidimiz canımız ruhumuz Peygamber’den yadigar miracımızın baş temsili yüzlerce peygamberinin secde ettiği Aksa’ya girememek Allah’ım, yok böyle bir acı…

Fakat o kavuşma..
“Hani bir kavuşma kırk hasreti alnından vururmuş ya”, vuruldum Allah’ım kalbimden, ruhumdan vuruldum. Meğer ben Mescidi Aksa’ya kavuşmadan öncesine kadar yaşamıyor muşum! Ben şimdi yaşadığımı hissettim Allah’ım..

Rüyalarda Aksa’ya ne zaman sarılacakmışım diye rüyalarımı görenler olmuştu. Sana sarılmam için Allah bana Kudüs Kumbarasını gönderdi ve ben onların vesilesi ile sana sarılabildim. Aşkla, özlemle hasretle sana ağlaya ağlaya sarılabildim Mescidi Aksa’m..
Nasıl şimdi bu hakkı ödeyebilirim söyler misin?

Bu hak durmadan Seni anarak seni Özlem’le hasretle göstererek anlatarak… Senden önce her şeyi bildiğimi sanırdım. Meğer ne çok cahilmişim senden ne çok habersizmişim. Bildiğim her şey meğer yalanmış, asıl bilmek sana kavuşmakmış, seninle olmakmış.

Aynı anda bana tüm duyguları acıları hüzünleri sevinçleri yaşatan ruhum Mescidi Aksa’m, Kudüs’üm. Bilmek değil, hissetmemekmiş önemli olan. Ben babamı kaybettiğimden beri böyle bir acı hissetmedim buraya gelene kadar. İlk kıblemiz yalnız, kan ağlıyor.

Bu acıya gözleri kör, kulakları sağır, dilleri lal olmamalı kimse.
Demem odur ki
Gayri davası “Kudüs,
derdi Mescidi Aksa”
olmayanın yolu yoluma düşmesin..
Vesselam…