Bütün korkularımızdan sıyrılıp 6 Mart günü 45 kişilik bir ekiple Kudüs’e gitmek için yola koyulduk. İlk önce Ürdün’e uçtuk. Sonrasında 4-5 saatlik karayoluyla yolculuğu yaptık. Ardından sınırı geçip Kudüs’e vardık. Eşyalarımız otele yerleştirdikten sonra hızlıca Mescidi Aksa’nın yolunu tuttuk. Kadim Kudüs surlarının içine girdiğimde kalbime saran heyecan bütün bedenimi sarmıştı. Rehberimiz bize Aksa’ya ulaşana kadar sessizce dua ve tevekkül edip ilerleyeceğimiz söyledi. Bizde aynı şekilde dualar yaparak sokaklarda geçiyorduk. İlerledikçe sokakların boşluğu beni oldukça üzmüştü. Sokaklarda karşılaştığımız birkaç Filistinli insanın bizlere umut dolu bakışları ve selam vermeleri kalbimdeki hüznü azda olsa hafifletmişti… İlerledikçe Şair Nuri Pakdil’in şiirindeki şu mısralar düştü gönlüme “Yürü Kardeşim Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin.” Tam da bu mısraları Kadim Kudüs’te birebir yaşıyordum. Ve heyecan gittikçe artıyordu.
Ekipçe Kattanin Kapısına varmıştık. Hepimiz Aksa’yı görmek için oldukça heyecanlı ve sabırsızlık. Kapıda duran İsrail askerleri Türk olduğumuz için bizi içeriye almadılar. İlk denememizde başarısız olmuştuk. Hiç pes etmeden sırasıyla bütün kapıları tek tek denedik ve hiçbir kapıdan bizi içeriye almadılar. Herkes çokça üzülmüştü. Hatta aramızda sessizce gözyaşı döken arkadaşlarımız oldu. Sonra ayrılıp parça parça içeriye girmeye çalıştık. Elhamdülillah ilk gün içeriye girenlerden biri oldum. İçeriye adımımı atar atmaz kalbimdeki kavuşma arzusu yerini hızlıca atan kalp atışlarına bıraktı. Hiç durmadan Kıble Mescidine gidip iki rekat şükür namazını kılıp avuçlarımı Alemlerin Rabbi’ne açarak dua etmeye başladım. Ve yatsı namazından sonra mescitten ayrılıp otele geldim. Ertesi sabah teheccüt namazında tekrardan parça parça içeriye girmeyi denedik. Elhamdülillah öğlene kadar hepimiz sırasıyla girmeyi başarmıştık. Ekipçe kendimiz o kadar mutlu hissediyorduk ki kelimeler ile anlatılmayacak kadar güzel ve özeldi. Kudüs’te bulunduğumuz 4 gün boyunca İsrail askerlerin çeşitli alaylarına ve küçük düşürmelerine maruz kaldık. Bizi mescide her almadıklarında Filistin halkı ve esnafı bizleri içeriye koymak için kolumuza girip bizlere içeriye kadar eşlik ediyorlardı. Hatta bizim Türk olduğumuzu anlamamaları için Arapça konuşuyorlardı bizler ile… İsrail askerleri ne yaptılarsa bizleri yıldıramadılar bütün her şeye rağmen her gün Mescidi Aksa’nın avlusunda namazlarımızı eda ettik. Allah’a şükürler olsun Kudüs kumbarası vesilesiyle mescidimizi boş bırakmadık. Bizden sonraki ekibe ribat görevimizi teslim edip memlekete döndük.