Bismillahirrahmanirrahim
Cengiz Mutlu. Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Yüksek Lisans öğrencisiyim.
Allah yolunda mücadele etmeyi çok isteyen bir kardeşiniz olarak çıktım yola. Yıllardır uğruna derslere katıldığım, kitaplar okuduğum, videolar izlediğim Mescidi Aksa’ma kavuşmak vakti gelmişti. Günlerden pazartesi günü yatsı namazı vaktinde ulaşmıştık. Vuslatımıza, kavuşmuştuk sevdamıza… Kubbetüs Sahra’nın altın kaplı kubbesi uzaklardan görünmeye başlamıştı. Yaklaştıkça kubbenin büyüklüğü ve güzelliği artmıştı. Kalbimdeki heyecan ve mutluluk duyguları bütün hücrelerimi, hatta hücrelerimin içindeki atomlar bile bu heyecanı hissediyordu. Günlerimiz sabah Mescidi Aksa’nın kapısını açarak başlayıp akşam kapıları kapatarak bitiyordu.
O günlerde birinde akşam namazının ezanı okunuyordu. Ben de namazı Aksa’nın avlusunda kılmak için dışardaki cemaatin arasına katıldım. Ve ezan okunmaya başladı. Ezanla beraber Burak Duvarında bulunan Yahudiler müzikleri son ses açıp ezanı dindirmeye çalışıyordu. Ezanın bitmesiyle namaza durmuştuk. Dışarıya yansıtılan Fatiha Süresinin güzelliği bütün Aksa’nın avlusunda yankılanırken huzura dalmış bir şekilde namazdaydık. Ve daha birinci rekâttayken tekrardan Yahudilerin yüksek sesle bağırma ve müzik sesleri geliyordu. Namaz bitimine kadar müzik ve Yahudi bağırmaları devam etti. Namazı bitirmek için selam verdik. Selam verdikten sonra yanımda bulunan Filistinli ve diğer Müslüman kardeşlerim ile göz göze geldik. O an hepimizin gözlerinin için yaşlar ile dolmuştu. Bir köşeye geçip avuçlarımı âlemlerin Rabbine açıp dua etmeye başladım. O an kendimi çok kötü ve çaresiz hissetmiştim. Ve keşke bütün Müslümanlar birlik olsa ve gelip Mescidi Aksa’yı bu zulümden kurtarsa diye geçirdim içimden.
İmanla, huzurla, ibadetle geçti günlerim, saatlerim, saniyelerim. Gitme vakti gelmişti. Yüreğime düşen bir acı vardı: Mescidi Aksa’yı böyle yalnız bırakıp gitmek…