Merhabalar, ben Bilge Sena Bulut. 22 yaşındayım, İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler 3. Sınıf öğrencisiyim. Lisede Arapça üniversitede de Ingilizce hazırlık okudum. Trabzonluyum ailem orada ben okul için İstanbul’da yaşıyorum.
Lise yıllarımda bu kor düştü içime, hasreti dindi ne de Kudüs ile ilgili söyleyeceğim cümlelerim bitti. Kudüs uyur, Kudüs uyanır oldum… Sonra Kudüs Kumbarası’nı gördüm. Dedim ki belki bir vesile de Kudüs kumbarası olur bana. Formu doldururken sabaha karşı bir vakitti ve nasıl ağladığımı çok iyi hatırlıyorum. Öyle bir hasret öyle bir birikmişlik…
Aylar geçti Aksâ Tufanı başladı. Kudüs’e gidiş yolları kapandı sandık. Hiç ihtimal vermediğimiz bir anda çaldı telefonumuz. ‘’Hadi Kudüs’e gidiyoruz.’’ Diye…
O an o hafta olacak sınavlarım, okulum, ailem hiçbir şeyi gözüm görmedi. Tüm imkanlar feda olacaktı. Hem de tam bu vakitte. 3 tane sınavımı seneye alttan almak üzere bıraktım ve o hafta belki de on yıllık tecrübe kazandım…
Aksâ ile kavuşamayışımız, Kapıların bir bir yüzümüze kapanışı, bizim pes etmeyip her namaz vakti her kapıyı tekrar tekrar deneyişimiz… Sabırlar edişimiz, dualar edişimiz… Filistinli abilerimizi, ablalarımızı tam da o an anlayışımız… O kadar unutulmaz hisler ve tecrübelerdi ki bizim için. Keşke anlatabilecek kelimelere sahip olsaydım. Keşke kelimelerin hisleri olsaydı da bunu okuyan sizler aynı duyguları tadabilseydiniz. Tüm zorluklara rağmen Mescidi Aksâ’ya girerken kalbimde yeşeren umut bu avluda Fetih namazı kılacağımıza olan inancımı perçinledi. Bol bol dua ettik, avluyu karış karış gezdik. Buradayız dedik… Fotoğraflar videolar çektik. Ama bu fotoğraf ve videolar bakın geldik geziyoruz hatırası değildi… Bakın geldik, gelebiliyoruz, siz de gelin çağrısıydı.
Ne yorgunluk hissettik, ne açlık… O kadar da güzel tevafuklarla nasiplendik ki… Perşembe orucunu hep birlikte tuttuk, iftarı Aksâ’da yaptık. Ramazan kim bilir ne kadar lezzetli geçer Aksâ’da tekrar gelebilmenin hatta Ramazan’da gelebilmenin hayalini kurduk.
Mescid-i Aksâ’nın bereketinin etrafımızı kuşattığını iliklerimize kadar hissettik. Ev sahibi olduğumuzu bize hissettiren Filistinlilerle hüzünlendik, ağladık, gururlandık, gülümsedik… Tüm hisleri beraber yaşadık. Murabıt ablalarla hasbihal eyledik. Bu sefer bize nasip olmuştu ve biz nasibimizi en verimli şekilde kullandık.
Bilge Sena buraya gelmeden önceki Bilge Sena değildi artık. Üç-beş gün bir insanın hayatına nasıl tesir edip etkilerse o kadar etkili oldu. Hedeflerimiz hayallerimiz büyüdü. Azmimiz, isteklerimiz arttı.
Ben veya bir başkası… Kudüs Kumbarası vesilesiyle gelecek herkesin attığı adımlar bir cihat… Biz bunun bilinciyle geliyoruz buralara. Dönerken de bunun bilincinde dönüyoruz. Kim bir kuruş dahi buraya gelmemize vesile oluyorsa attığımız her adımın sevabından nasipleniyor. Aldığımız her kararın nimetinden nasipleniyor… Elhamdülillah, vesile olandan da, bağışçı olandan da Allah razı olsun…