Vaadinden asla dönmeyen ve hasretleri vuslata çeviren Rabb’in selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun…
Ben Beyza Ayaz. 2004 yılında İstanbul’da doğdum.2022 yılında Eyüpsultan Kız Anadolu İmam hatip Lisesi’nden mezun oldum. Şu an İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği 1. sınıf öğrencisiyim.Bir Müslümana yakışır bir duruşla işini en iyi yapan, yaptığı işlerle hem vatanına faydalı olan hem de tüm mazlum coğrafyalara uzanan bir el olan iyi bir mühendis olmayı hedefliyorum.Üstad Necip Fazıl’ın Gençliğe Hitabe’sinde bahsettiği gibi “Zaman bendedir ve mekan bana emanettir!” ,”Benim olmadığım yerde kimse yoktur!” şuurunda ,her alanda söyleyebilecek bir sözü olan, ümmeti en güzel şekilde temsil ve hizmet edebilmek için kendini geliştirmeye çalışan çabalayan, bu ümmetin bir evladıyım.
Ve büyük Kudüs hasretimin sona erişi…
Yıllardır kilometrelerce uzaktan sahip çıkmaya çalıştığım, acısını hüznünü kalbimde taşıdığım, adı her geçtiğinde gözlerimi buğulandıran şehir.İlk defa bu işgali, bu hüznü, bu acıyı gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum ve ellerimle dokundum.Ve bugüne kadar üzüldüğüm şeylerin önemsizliği bir tokat gibi yüzüme çarptı.Kendi mescidimize girmek için her kapıda bekleyen İsrail askerini, gözlerindeki nefreti ve acımasızlığı ,Filistinlilere karşı örülmüş uzun sert ve soğuk duvarı, bir şımarık İsrail çocuğunun kışkırtmalarına karşı kendini zor tutan Filistinli delikanlının gözlerindeki çaresizliği, her bir parçasında Osmanlı’nın Müslümanların izi olan topraklara nasıl çöktüklerini, Efendim’in ayak izlerini taşıyan semâlarında dalgalanan İsrail bayrağını, Hz.Yakup, Hz İbrahim ve Hz.İshak peygamberlerin yanına varabilmek için geçtiğimiz üç tane boyu aşan turnikeleri, bir kısmı sinagoga çevirilmiş mescidimizi, kendi sokağında yürüyen bir Filistinlinin İsrail askerinin canı istediği için durduruluşunu, Filistin halkının üzerine kurdukları baskıları, mescidimize giren baskıncıları nasıl koruduklarını gözlerimle gördüm.Hz.İbrahim’in yanıbaşında yahudilerin kendince ibadetlerinde çıkardıkları gürültüyü ,Aksâ’nın avlusunda yankılanan çan seslerini kulaklarımla duydum.
Gördüklerimden, duyduklarımdan, peygamberlerimden, ecdadımızdan, bu kutsal toprakları koruyamayışımızdan utandım.
Aksâ tüm bunlara rağmen pırıl pırıl parlıyordu.Çünkü onu hiçbir el kirletemez, zarar veremez.Çünkü biz beceremesekte onun koruyucusu Allah’tır. Aksâ dikenlerin arasından sıyrılan bir gül gibi.Sanki adımınızı attığınız anda Efendimiz gibi göklere yükseliyor ve tüm hüzünleri geride bırakıyorduk öyle bir huzur…Yollarında yürümek ,sokaklarında kaybolmak ama kendini bulmak, tenimize değen tatlı rüzgarı, kedilerini sevmek, çocuklarının başının okşamak, çocukların kahkahaları, etrafımı bir karınca gibi sarıp ellerini boynuma dolayıp nefessiz bırakmaları ,ezgiler mırıldanarak sokaklarında ağır ağır yürümek, naneli çayından içmek ,simidinden yemek, güzel taşlarında Kubbetü’s-Sahra manzaralı kahvaltı yapmak, ezan okunurken namaz için mescidlerine koşmak, vakit namazlarını Mecsid-i Aksâ sınırları içinde kılmak ,askerlere karşı göğsünü gere gere yürümek korkmadığını asıl korkması gerekenin onlar olduğunu hissettirmek.Tüm bunların verdiği huzuru sonsuza dek yüreğimde taşıyacağım ve bana hissettirdikleri her düştüğümde tutup tutup ayağa kaldıracak beni.
Yıllardır “Kudüs öyle bir yer ki içindeyken bile özlersin.” Cümlesini anlamlandırmaya çalışıyordum.Şimdi her zerremle ben de hissettim.Her an her yerde olmak istiyor ve mescidin hiçbir anını kaçırmak istemiyorsun.Çünkü her yerinde ayrı bir bereket ayrı bir sürpriz saklı.Kudüs işte, böyle duygulara şaşırmamak lazım dimi…
Aksâ’ya sabah namazına giderken kendimi gece yarısı bebeği ağlayınca koşarak yanına giden bir anne gibi hissediyor, her sabah aynı heyecanla uyanıyor, aynı heyecanla yollarını arşınlıyor ve içimden “Yetiştim Ey Aksâ, ben geldim işte buradayım bu güne kadar sen bana güç oldun şimdi elimden geldiğince sıra bende.” diyordum.Aksâ’nın her bir zerresine yalnız olmadığını hissettirmek için basmadığım toprağı ,sarılmadığım kolonu, yaslanmadığım bir ağacı, gözlerimin görmediği tek bir noktası kalmasın istiyordum.Hatta kuşları bile semada yalnız uçmasın istedim hep.
“Hep gelin ,burada kalın “diyen bir kız çocuğunun gözlerinin içinde kaldım dakikalarca.Sonra ertesi gün beni arayıp bulunca büyüyen gözlerini ve kollarını açarak koşusunu aklıma kazıdım.
Gözlerim dola dola Rahmet Mescidi’nin halılarını temizledim.Ve hayatım iki parçaya bölündü; Kudüs öncesi ve sonrası…Sonra kendime bir söz verdim.Hasta olan Aksâ benim ellerimle iyileşecek.Onu düşünmediğim, anmadığım ,dillendirmediğim bir an bile olmayacak.Tüm yollarımın ona çıkması için tekrar tekrar gelebilmek için çabalayacağım özgür olana dek.
Çünkü Ebu Kuteybe’nin dediği gibi “Allah bizi hesaba çekecek.”
“Biz mi Aksâ’ya muhtacız yoksa Aksâ mı bize muhtaç?Elbette bu mescid zafere ulaşacaktır.Sen bunun için bir şeyler yapsan da yapmasan da .Ama zaferden sonra özgür Kudüs’e geldiğinde ve ben buraların özgürlüğü için ne yaptım diye kendine sorduğunda verecek bir cevabın olmalı.”
Ve Şeyh Süleyman da bize şunları söyledi “Kim bu topraklara hizmet ederse Allah katında ve dünyada değeri yükselir.Mübarek ve bereketli kılınmış bu topraklara hizmet edersen Allah seni ve hayatındaki her şeyi bereketlendirir.”
Bizlere Aksâ’ya hizmet ile dolu bir hayat ver ve hayatımızı kalbimizi Kudüs bereketi ile bereketlendir, bizi bu toprakların hizmetkarı eyle Allah’ım.Bu yolda edindiğim Kudüs arkadaşlarımla bizi tekrar bu topraklarda buluştur.Amin
Ve kalbi Kudüs için atan değerli Kudüs Kumbarası bağışçıları ve projenin sahibi kıymetli Gönül ablam;
Efendimiz bir hadisinde “Bir hayra vesile olan onu yapan gibidir.” buyuruyor. Aslında birlikte ribat yaptık ,sokaklarında birlikte yürüdük.Bu bereketli dört günü yaşamamıza vesile oldunuz.Biz razıyız Allah da sizden razı olsun ,Rabbim sizleri cennetinde ağırlasın ,imtihanlarınızı kolaylaştırsın, bizleri göndererek Aksâ’yı aydınlattığınız gibi Allah da hem ahiretinizi hem dünyanızı aydınlatsın. Aksâ’yı yalnız ve çaresiz bırakmadığınız gibi Allah da sizi yalnız ve çaresiz bırakmasın.Rızkınızı Aksâ’nın bereketi ile bereketlendirsin ki daha çok gencin hasreti dinsin ve Aksâ daha çok aydınlansın.Yürekten amin!
Biz Mescid-i Aksâ’nın sınırları dışına çıkmadan tekrar geliş için niyetimizi aldık.Ve şimdi Rabb’imizin yeniden yollarımızı özgür Kudüs’te kavuşturmasını heyecanla bekliyoruz.
“Seni bir bomba gibi taşımak bu göğüste bir Meryem, bir Ömer, bir Selehaddin kıldı bizi…”
AKSÂ’SINI SEVDİĞİM ,HASRETLERİ VUSLATA ÇEVİREN RABBİM!
AKSÂ’NIN ÖZGÜRLÜK HASRETİNİ BİZİM ELLERİMİZLE VUSLATA ÇEVİR!
AMİN! KUDÜS KOKULU SELAM DUA VE BAKİ MUHABBETLERİMLE…