Beyyine Zahide Sert – 2000 / Çorum

Hepimizin muhtemelen zaman zaman denk geldiği; fakat benim Kudüs’e gidene kadar hakikatini kavrayamadığımı fark ettiğim o şiirle başlayacağım sözlerime:

Yürü kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin

Kudüs gücünün ne demek olduğunu kavrayamıyormuş insan Kudüs’e gitmeden. Bu öyle bir güç ki neredeyse 30 saate yaklaşan yolculuğun ardından Mescidi Aksa’nın avlusuna açılan bir kapı ümidiyle oradan oraya koşturabiliyorsunuz. Kudüs dizlerinize derman, imanınıza kuvvet, ayaklarınıza güç oluyor. Varlık bilinci işleniyor damarlarınıza bir anda, dünyaya neden geldiğinizi hatırlatıyor gezdiğiniz her sokak.

Kurduğum hayallerde hep gece vaktiydi Aksâ’ya girişim. Tıpkı Efendimiz ﷺ gibi bir gece yürüyüşü hayal ederdim. Benim isrâm da mîracım da Efendimiz’e ﷺ benzesin isterdim. Hamdlerin kendisine mahsus olduğu Rabbimizin en paha biçilmez ikramıydı bu bana. İlk girişimde bir gece yürüyüşü nasip etti ki; ruhuma şifa, yüreğime derman, ömrüme rızık.

Kudüs’e gitmek değildi yaşadığım; Kudüs’e dönmekti. 24 sene evimden ayrı kalmış gibiydim. Mescidi Aksa’nın avlusuna girdiğimde evime dönmüş gibi hissediyordum. Her parçasında bizden bir iz, toprağında bizim kanımız vardı çünkü. Yabani otlar gibi biten işgalciler hiçbir zaman ev sahibi olamamışlığın verdiği acı ve kompleksle her yeri paçavralarıyla ve postallarıyla donatsalar bile ev sahibi olmanın ne demek olduğunu asla öğrenemeyecekler. Hiçbir zulüm payidar değildir ve vakti geldiğinde, ki bu vakit Müslümanların kıyamıdır, Yahudiler sefil tarihlerinin tekerrür etmesiyle yeni bir sürgüne gark edilecekler. O günün hayaliyle yaşıyorum. Kudüs’ün özgür sabahlara uyanacağını düşlemek beni diri tutuyor.
Bizim orada varlık göstermemiz her türlü eylemin üstündeydi. O yüzden kendimce Rabbim bana maddi olarak her imkan verdiğinde Kudüs’e gitmeyi adadım. Ben Hanne değilim; adayacak Meryemim yok belki ama ömrümü seve seve Mescidi Aksa için harcarım.

Bu yolculuğun en zor kısmı ayrılmaktı şüphesiz. Yıllar sonra bulduğun bir sevgiliyi kaybetmek gibi… Üstümüzde Aksâ’nın tozları, kalbimizde daha dönmeden başlayan hasret, bir iç yangını, bir göz yaşarması. Tekrar gitmek için edilen dualar, yolunda döktüğümüz gözyaşları, şükür secdesiyle taçlanan kavuşmalar, bir kaç güne sığan ömürlük anılar, yaşama katılan anlamlar, boğazda düğümlenen dikenli teller… Aksâ’nın kedileri, çocukları ve kadınları, bahçesindeki zeytin ağaçları ve asla hiçbir fotoğraftan anlaşılmayacak kadar büyük ihtişamı. Gerdanına inciler dizilmiş gelin gibi, en berrak sular gibi, göğü güzel, havası güzel, suyu güzel, kendi güzel. Hasretim birdi bin oldu. Kudüs’e bir kez gidilir, sonrakilerin hepsi dönüştür…

Rabbim bu milletin çocuklarına tekbir tepesinde tekbirlerle Kudüs’ün fethini ilan etmeyi nasip eylesin. Bu paha biçilmez ziyareti nasip eden Rabbimize hamdler, vesile olanlara şükranlar olsun, vesselam.