Betül Sena Kılıç – 2000 / İstanbul

Selamun aleyküm, ben Betül Sena Kılıç Boğaziçi Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı & Tarih bölümlerinde son sınıf öğrencisiyim. Aslen Trabzonluyum, Sakarya’da ikamet ediyorum.

Kudüs Kumbarası’ndan arkadaşlarım vesilesiyle haberdar olmuştum. Duyar duymaz da 3 arkadaşımla formumuzu dikkatlice doldurup heyecanla sonucu bekleme sürecine girdik. Bu süre zarfında hayatımın en inişli çıkışlı dönemlerinden geçtim diyebilirim. Sonra ise Kudüsle ferahladım çok şükür. Dönüş yolunda herkes duygularından bahsederken bir arkadaşımız Kudüs’e gelişlerinin hep bir imtihan sonrasında oluşundan bahsetmişti, Kudüs murabıtlarından biri de Peygamber Efendimiz (sav)’in hüzün yılından, imtihanlı senelerinden sonra Rabbinin O’nu Mescidi Aksa ve namaz ile ferahlattığını anlatmıştı. Kudüs, imtihanlardan sonra insanı Rabbine yaklaştıran, ferahlatan ve aynı zamanda da imtihanın kendisi olan bir şehir müslüman alemi için.

Kudüs’e gitmeden önce Mescidi Aksa’nın tarihini araştırırken Müslümanların dünyaya hükmettiği zamanlarda Mescidi Aksa’ya da  hükmettiğini; kendi içinde anlaşmazlıkların, İslam’dan uzaklaşıp dünyaya meylettiğinde ise Aksa’nın farklı dinlerin hakimiyetine geçtiğini gördüm. Biz ne kadar Rabbimize yaklaşıp Müslümanca yaşarsak Kudüsümüze de o kadar yaklaşmaktayız. Şu an ise nispeten uzak bir noktadayız.

Fakat şunu da unutmamalı ki ümit Allah’ın bize en güzel hediyesi. Ben Kudüslü amcalarda, teyzelerde, ablalarda ve çocuklarda en çok ümidi gördüm. 60 yıldır Kudüs’ün fethinden bahseden bir amcamızı dinlerken, beni en hayrete düşüren şey sanki 60 yıldır değil de ilk defa orada bize bundan bahsediyor gibi heyecanla, aşkla ve umutla biz Müslümanların Kudüs’e kavuşacağından bahsetmesi oldu. Bir diğer şey ise kendilerini motive ediş şekillerinden biri. Şöyle demişti o amca, “Biz Allah’ın lanetlediği bir toplumla mücadele ediyoruz, ne mutlu bize.”

Ne mutlu onlara ki en faziletli mescidde, lanetlenmiş bir toplumla mücadele edecek güçte, iman selametiyle bir yaşam sürüyorlar. Ne mutlu onlara ki her köşe başında zikirlerle, birbirlerini her gördüklerinde tebessümü ve selamı yayarak birbirlerine güç veriyor, kardeşliği hissettiriyorlar.

Her sabah kalkıp teheccüte gitmemiz, çöpleri temizlerken bir yandan Kuran-ı Kerim dinleyen amcalarla selamlaşmamız, her gördüğümüz çeşmede su savaşı yapıp ezan okununca bu sefer hangi mescide gitsek diye karar vermeye çalışmamız, baskın gruplarına karşı bekleyen Murabıtların  tebessümleriyle güç bularak her mescitte iki rekatta olsa namaz kılmamız, Babürrahme Mescidi’ni saflarını doldurduğumuz ve daha sayamadığım bir sürü güzel anılarımız var zihnimde. Tadı damağımda kalan Kudüs yolculuğumda ufkumu açan, umudumu yeşerten, huzur veren ve beni Rabbime yaklaştıran o kadar güzel anlar yaşadım ki tüm bunlara vesile olan Gönül Ablacığıma ve Kudüs Kumbarasına teşekkür ediyorum.