Ayşe Nur Kaba – 2001 / Hatay

Esselamu aleyküm

İsmim Ayşe Nur Kaba. Hatay Antakyalıyım. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 4. sınıf öğrencisiyim.

Kudüs Kumbarası ile 4 günlük nimete hasıl olmamın temelinin nereden geldiğini sizlere şu şekilde bahsetmek istiyorum. Kahramanmaraş merkezli depreme, Antakya’da evimde yakalandım. 3 gün enkazda kaldım. Üç gün içerisinde tefekkür edecek halim olmasa da çok zamanım oldu. O zaman Rabbim’e şu şekilde cümleler kurduğumu hatırlıyorum: “Rabbim, ben daha Kudüs’ü görmek istiyordum. Şimdi Kudüs’ü göremeden mi öleceğim. İzin ver davan için hizmet edebileyim.”  Çıktıktan sonra üç ay yatakta yattım. Belim ve leğen kemiğim kırılmıştı. Enkazda üç gün sohbet edip güç aldığım erkek kardeşimi kaybetmiştim. Onun ölümü nefsime ve kalbime çok ağır gelmişti. Bu sefer duamı şu şekilde değiştirdim: Rabbim, Kudüs mücadele ister, güç ister, aksiyon ister. Benim şuan buna gücüm yok. Sen izin ver önce Kabe’de huzurunda yaralarımı sarayım, ruhuma şifa bulayım, davam için kendime güç toplayabileyim. Lakin Kudüs için özellikle şu duayı ediyordum: Rabbim sen, senin razı olacağın şekilde, manevi haz duyacağım, niyetleri ihlas üzere olan insanlar ile gidebilmemi nasip et.” Hasta yatağında duamı  bu şekilde etmeye devam ettim.

Bir gün arkadaşımın tavsiyesi ile Kudüs Kumbarası projesi hakkında bilgi sahibi oldum. Niyetimi ederek Kudüs kumbarası’na form doldurup gönderdim. Elhamdülillah Rabbim önce umre sonra Kudüs kumbarası vesilesi ile Kudüs’e gidebilmeyi nasip etti. Ve üstte belirttiğim duam üzere Rabbim Mescid-i Aksa içerisinde dolu dolu 4 gün ribat kampı yapabilmeyi ve gerek rehberimiz gerek tur arkadaşlarım hususunda; ihlâslı, davası ile yanıp tutuşan insanlar ile bu süreci geçirebilmemi nasip etti.

Tam hayalimde ve dualarımda ki gibi bir kamp yaşadım. Beni dik tutan bir Kudüs davam vardı. En zor zamanlarımda dahi aklımdan çıkmayan, uğruna gözyaşları döküp üzerine fikirler yorduğum bir davam… Sahip çıkmaya çalıştığım bu davamı asli yerinde görmek ve bağrında geceli gündüzlü dolu dolu dört gün geçirmek duygularımı doruk noktasına çıkardı. İnsanın duyguları yoğun olduğu zaman dili düğümlenir, kelimeler kifayetsiz kalırmış. Şuan bu durumda olduğumu düşünüyorum. Mescid-i Aksa’ya girdiğim zaman, evvelinde verdiğim çabaların ne kadar az olduğunun mahcubiyeti ile birlikte orada gördüklerim bana azim ve güç kattı. Çünkü Kudüs: “Her duygunun aksiyona dönüştüğü bir şehirdi.”

Bunlarla birlikte müslümanlara Aksa’nın sesini ne kadar duyurabilir, bu zulme nasıl haykırabilirim derdi ile yanmaya başladı yüreğim. Bizim mabedimiz, bizim kutsalımız, bizim mekanımıza işgalci Yahudilerin kontrolü dahilinde kısıtlı ibdet ediyor ve tahrik edici bakışları ile uzun namlulu silahların verdiği baskıya maruz kalıyoruz. Selahaddin Eyyubi’ “Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim ki” diyebiliyorken bizim aklımıza gelmedi neden ?

Kudüs benim yanıp tutuşan yüreğime merhem, tükenmek üzere olan gücüme güç kattı. Bu hayata beni bir kez daha bağladı. Bir şeyler için yaşamak gerek. Bir şeylerin mücadelesi için hayata tutunmak gerek. Kudüs davası  benim hayatımı adamaya gönül verdiğim davam oldu.

Uzaktan sahip çıkmaya çalıştığım bu davama beni yakınlaştıran, Mescid-i Aksa’nın her köşesini canla başla bize anlatmaya çalışan tur rehberimize ve Kudüs Kumbarasına sonsuz teşekkür ederim. Rabbim dava bilinci ile işini yapan insanlardan razı olsun. Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.