Ben Ahmet Salih, 1999 Osmaniye doğumluyum, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisiyim.
Kudüs infakı ve isyanı öğrenme vesilemdi. Çocukluğumda Gazze’deki savaş sebebiyle yapılan bir mitinge gittiğimizi anımsıyorum. Oraya yardım toplandığını, benim de bir şeyler vermem gerekiyor diye hissettiğimi hatırlıyorum. Bu ziyarete kadar ise Kudüs benim için Ayasofya gibiydi. Acaba nasip olacak mı dediğim bir rüya, acaba bir gün gidebilecek miyim dediğim, acaba bir gün özgürleşecek mi dediğim bir rüya…
Kudüs’e varıp Şam Kapısı’ndan girdiğimizden itibaren küçük bir çocuğun annesini araması gibi Mescid-i Aksâ’yı aramaya koyulmuştum. O esnada karşımıza çıkan birkaç polisin bizi durdurup çantalarımıza bakmasıyla içime bir şeyler oturmuş, hissiyatım kırılmış, heyecanım yerini bir üzüntüye bırakmıştı. Polisleri geçip önümdeki merdivenleri adımlarken kafamı kaldırdığımda ağaçların ardındaki Kubbetü’s-Sahra’yı gördüm. Bir “Ah” sesi çıktı dudaklarımdan. Tam o esnada akşam ezanı okunmaya başladı. Hemen oradaki şadırvana oturup abdest almaya koyuldum. Kubbetü’s-Sahra’ya bakarak aldığım o abdest hayatımda aldığım en güzel abdestlerden birisi oldu. Abdestin ardından koşar adım Kıble Mescidi’nin kapısına vardığımda ilk dikkatimi çeken şey, kapının önüne konulmuş kutudaki hurmalar ve şekerlerdi. Daha önce giden arkadaşlarımın ve abilerimin bahsettiği buydu demek, bana çocukken infakı öğreten Kudüs, bana ilk olarak infakı tecrübe ettiriyordu.
İsyanı da Kudüs vesilesiyle öğrendim, demiştim. İsyan kültürünü de yine Mescid-i Aksâ bize orada tecrübe ettirdi. Mervan Mescidi’ndeki derslikler, okul çıkışı okul kıyafetleriyle mescidin bahçesinde oynayan çocuklar, her vakit namazında cıvıldayarak mescidin içerisinde uçuşan kuşlar, Rahmet Mescidi’nde sabah namazı sonrası yazılıya çalışan gençler… Sessiz bir isyan vardı davranışlarında onların. Her sabah Rahmet Mescidi’ne ayakkabılarla giren polislere inat oraya sahip çıkmaya çalışan abinin isyanı başka nerede tecrübe edilebilir ki?
Ey Rabbimiz, bize Ayasofya’nın özgürleştiğini gösterdiğin gibi Mescid-i Aksâ’nın, Kudüs’ün ve tüm esaret altındaki Müslüman beldelerin özgürleştiğini göster. Âmin
Birkaç ay önce Ramazan’ın son iki haftasını Kudüs’te geçirmek için bir plan yapmıştım, Biletlerimi almış, birçok hazırlığımı tamamlamıştım ancak son anda elimde olmayan bir sebeple programımı iptal etmek zorunda kalmıştım. Ne kadar üzülsem de hayırlısı böyleymiş demiştim. Derken hiç beklemediğim bir anda Kudüs Kumbarası ile tanıştım ve kendimi bir anda uçuşa geldiğimiz İstanbul Havalimanı mescidinde Orta Asya’dan geldiğini tahmin ettiğim bir abinin arkasında sabah namazını kılarken buldum. Kudüs Kumbarası işte böyle güzel bir sevinci yaşattı bana. Bu hissi başka türlü nasıl yaşardım, tahmin edemiyorum bile. Her kim bu imkânı biz gençlere sunuyorsa Rabbim onlardan razı olsun, onları cennetiyle müşerref kılsın. Âmin