Ahmet Bedirhan Koç – 2003 / Kahramanmaraş

2000 yılında Kahramanmaraş’ta doğdum. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi 2. sınıf öğrencisiyim.

Filistin’e olan sevdamız tankın karşısında taşıyla dikilen, alnında tevhit bağını taşıyan kalbi temiz yiğit çocuklarınkinden farksızdır. Bilirim ki Irak’taki hapishanelerinde gözyaşı döken kadınların, Felluce’de evladını yitirmiş bir babanın, Doğu Türkistan’ da başörtüsü çekilip açılmış kardeşimin, Gazze’de şehâdete yürüyen çocukların acısının sebebi Filistin’in prangalarıdır. Bu sevda, gözyaşı nedenimiz olduğundan beri Filistin’in özgürlüğü için bazen sesli bazen ise sessiz eylemlerde bulunduk. Tek gerçek vardı ki sessizken de haykırırken de dudaklarımız hep aynı şarkıları söyler. Yazılan şarkılar, çizilen resimler, söylenen sözler hep Kudüs’ e olan özlemin birer yansımasıdır. Bu özlem ki hatıra düştüğünde bazen bir gülümseme bazen ise kalpteki hüzündür. Ben hüznümün de sevincimin de nedeni olan Filistin’e kavuşmanın şükrünü acaba edebilecek miyim? Ey bizi yaratan Rabbim beni ve Kudüs davasını sahiplenen kardeşlerime böyle bir sevgiyi yaşamayı bahşettiğin için sana binlerce kere hamd olsun.

Kudüs! Sensin dostunu gösteren de düşmanını gösteren de. Allah şahit ki biz sana dostuz.

Sokaklarında yürürken bir an karşıma çıkan Kubbetü’s-Sahra… Tüyleri ürperten, kalbi genişleten ezan. Mervan Mescidi’nde tüm baskılara rağmen bir şeyler anlatan kız kardeşlerim, tüm acılara rağmen gülen çocuklar. Yanıma gelip “Ağabey, benim amcam şehit biliyor musun?” diyerek övünen çocuk…

Mescid-i Aksâ’nın anahtarını bize verip “Buraları tekrar siz açacaksınız’’ diyen murabıt. Evinde bayrağımızı dalgalandıran Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin torunu, Filistinli kardeşlerimin misafirperverliği, yaşlı amcaların duası, Kubbetü’s-Sahra’da namaz kıldıran Kudüs yoldaşım, çocuklara hediye veren kardeşlerim… Boynumuzda puşileri gören askerlerin nefreti, Filistinli kardeşlerimizin ise bazen gizli gizli olan sevinçli bakışları… Bâbü’r-Rahme’de okunan Kur’ân’ın sesi, Kıble Mescidi’ne doğru edilen dua, ikram edilen bir bardak çay, boynuna sarılan küçük kız çocuğu…

Allah’ım inanıyorum ki bu sevgimiz bizi Hz. Ömer yapıp Cebel-i Mükebbere’den Kudüs’ü izletecek, Selâhaddîn-i Eyyûbî yapıp şanlı İslâm ordularıyla vakurca Kudüs sokaklarında yürütecek. Davamız İslâm, hedefimiz Kudüs’ün yeniden İslâm beldesi olmasıdır. Sen bu davada zerre olanı da lider olanı da belirleyensin. Biz senden gelecek olan her şeye razıyız.  Allah’ım sen bu ümmete birlik ver. Çünkü biz kısa çöpün hakkını uzun çöpten sorarız. Bugün dünya üzgünse nedeni Kudüs’ün mazlumluğudur.

Bizi Kudüs’ü dünya gözüyle görmeye vesile olan Kudüs Kumbarası’ndan, benimle aynı derdi paylaşan yol arkadaşlarımdan, bize hem öğreten hem de hedef gösteren Ömer Hoca’mdan Allah razı olsun. Sırf gençlik Kudüs’ü görsün, orayı hissetsin, öğrensin diye vesile olanlardan da Allah razı olsun. Bu hizmet ümmete yapılan en büyük hizmetlerdendir. İnşallah tüm yol arkadaşlarımla dostluğumuz baki olur ve Kudüs’ü, el-Halîl’i, Yafa’yı yeniden görmek ve Mescid-i Aksâ’da yeniden namaz kılabilmek nasip olur.