Selamünaleyküm,
Hayatımı derinden etkileyen ve belki de bundan sonraki hayatımda birçok değişiklikler meydana getirecek bu ziyarete vesile olan, hem sayfa sahibine hem de az çok demeden elinden geldiğince bu kumbaraya yardım eden herkesten Allah razı olsun. İnsanlara tam bayram öncesi ulaştırdığımız yardımlarla nasıl en zor, en yardıma ihtiyaç duydukları anlarında onların yüzünde kalplerinde mutluluğa vesile olduysak inşallah Rabbim sizlerin de en zor vakitlerinizde böyle yardımcınız olsun. İlk Kudüs’e gideceğim bilgisi geldiğinde aynı anda birçok sevince gark oldum nitekim hem 3. Mescidimiz olan Mescid-i Aksa’yı görecek orada Ramazan’ımızın 5 gününü geçirecek, Kadir gecesini orada ifa edecektik aynı zamanda da yıllardır hain İsrail zulmü altında olan Filistinli kardeşlerimizle tanışma dertleşme ihtiyaçlarını karşılama imkânına sahip olacaktık bu mübarek Ramazan ayında insan bundan daha fazla ne isteyebilir ne hayal edebilir ki. Bize hep denilmiştir; Filistinliler Türkiye’den gelenlere karşı çok samimi ve sevgi dolular diye ama artık anlıyorum ki oraya gitmeyen birisinin bu sevginin ne derce yüksek olduğunu anlaması mümkün değil kesinlikle. O yüzden ben diyorum ki “Filistin’e nazaran Türkiye’nin ve Türklerin daha fazla sevildiği ve sayıldığı herhangi bir toprak parçası dünya üzerinde mevcut değildir.” Bunu oraya gittiğinizde size her hal ve hareketleriyle hissettiriyorlar örneğin Mescid-i Aksa’ya ilk girdiğimiz anda ben henüz orada bulunmanın verdiği heyecan ve mutluluk içinde sarhoş gibiyken 60’larında bir ihtiyar amca kolumdan tutup nereli olduğumuzu sordu Türkiyeli deyince bize “Burası sadece bizim değil sizlerin de toprağı sakın bunu unutmayın” deyip gitti bunun şokunu üzerimden uzun süre atamadım. Ya da namazda kendi önündeki seccadeyi sizin önünüze koyması, gece üstümüzü örtecek bir şey bulamayıp yattığımızda gece bizim üstümüzü örtmeleri, sahur için geç kaldığımızda kalabalık içinden bizi kenara çekip ayrı mükellef bir kahvaltı vermeleri, her akşam iftara en az iki, üç yere davet edilmemiz, telefonlarından Osmanlının son askerlerinin Filistin’den çıkışını gösterip “bekliyoruz” demeleri ve daha neler neler. Üstelik bu dediklerim sadece benim 5 günlük ziyaretimde karşılaştığım şeyler. Tüm bunlarla beraber tabi ki Ramazan’da orada olmanın verdiği diğer bir avantaj ise her vakit ihlaslı hocalardan Kur’an mukabeleleri, namazlardan sonra hadis ve Kur’an sohbetleri, hatimle teravih ve gece namazlarıyla adeta insana hem geçmiş günahlarına tövbe için mükemmel bir zemin hazırlıyor hem de insana dertlerini tasalarını unutturan bir atmosfer sağlıyor.
Tüm bunlarla birlikte tabiî ki birde madalyonun diğer yüzü var ki bunu da sizlerden gelen yardımları ailelere dağıtmaya gittiğimizde gördük. Yıllardır süren ve hala devam eden zulümler neticesinde özellikle Mescid-i Aksa muhitindeki aileler geçekten çok yardıma muhtaç girdiğimiz evlerden biri ortalama 70-80 metrekarelik yerde 4 aile yaşıyor 17 kişiler evin büyüğü ise kanserdi bir diğeri ise tek aileden 12 şehit vermiş şimdi 3 bayan kendilerini idare etmeye çalışıyorlardı. Bir diğerinde yine 4 aile birlikte yaşıyor iki engelli çocuk var, evlerin çoğunda koltuk yatak vs. yok varsa da en fazla bir iki tane, yer yatakları vs. var ve bunun gibi sürüp gidiyor. Evet, dostlar durum gerçekte öyle. Ben kendimi Türkiye’de yaşayan ortalama bir vatandaş olarak düşünüyorum da bunları bizzat görünce insana bizimkisi de dert değilmiş dedirttiriyor adeta. Son olaraktan şunu söyleyebilirim ki mutlaka hepimiz oraya gitmeliyiz. En azından ömürde bir kez. Ben şimdiden nasıl tekrar giderimin hayallerini ve planlarını kuruyorum, çünkü oradaki insanlar bizi özellikle Türkiye’den gelenleri gördükçe güçleniyor, gördükçe umut doluyorlar inşallah.
Hayırla kalın. Daima dualarımızda olacağınızı lütfen unutmayın.