Ve Kudüs şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir.
Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.
Altında bir krater saklayan şehir.
Kalbime bir ağırlık gibi çöküyor şimdi.
Gidip geldikten sonra kalbime bir ağırlık gibi çöken şehir hakkında bir mektup yazmak hayli zor olacak. Çünkü oraya gittiğinde yoğunluktan fark edemediğin şeyleri döndüğünde sakin kafayla düşününce daha da kıymetleniyor Kudüs gözümde.
Kudüs’te ilk tecrübe ettiğim şey havanın kendine has yumuşak kokusuydu. Bunu zihnime kazıdım. Kudüs ziyareti boyunca oranın manevi havası sarmıştı bizi. Kıble mescidinde kırlangıçları dinlerken, cemaatle birlikte secdeye giderken, Kutsal Kaya’ya dokunurken, Kubbetü’s-Sahra’yı izlerken o manevi havayı hissettik. Orada kılınan namazların hazine gibi değerli olduğunun bilinciyle gittik namazlara. Ve Peygamber’in miracına tanıklık eden taşlara tefekkür nazarıyla baktık. Kedileri bile kutsaldı sanki Aksa’nın, bakışlarında bir yumuşaklık vardı. Aksa ve içerisinde barındırdığı her şey bir saadet evreninden kopup gelmişti sanki. Bildik.
Fakat tüm ziyaretimiz boyunca manevi havayı zedeleyen şeyler de oldu. Yafa’da Osmanlı mirası bir binanın bugün yarasa yuvası olarak kullanıldığını görmek, dört İslam peygamberinin mezarının olduğu Halil Rahman camiine Siyonist askerler ve x-ray aramasından geçip girmek, Müslümanların orada yardıma muhtaç ve müşkil bir durumda olduğunu görmek, topraklarımıza sahip çıkamadığımızın bilincine varmak, Aksa’ya Siyonist askerlerin o ezici bakışları altında girmek gibi birçok unsur zedeledi manevi havayı. Bu zedelemeler bize daha çok hatırlattı burası için savaşmamız gerektiğini, canımızla kanımızla…
Kudüs’e Kudüs Kumbarası vesilesiyle gitmek ise ayrı bir sorumluluk ve vebal demekti. Bu sorumluluk ve vebal ile ziyaret boyunca en yüksek derece bilgilenmeyi ve şuurlanmayı kendime şiar edindim. Gittiğim tüm kutsal mekânlarda dualarıma Kudüs’e gitmeme vesile olan mümin kardeşlerimi de ekledim. İsimlerini, nerede olduklarını, kim olduklarını bilmesem de hepsiyle bir gönül bağı kurdum. Çünkü Aksa ile kavuşmama ve bir rüyamın gerçeğe dönmesine vesile olmuşlardı. Hepsinden Allah razı olsun. Ayrıca grup arkadaşlarımla da ziyaretin başından sonuna kadar ekip ve aile ruhunu hissettik. Her biriyle dava kardeşi olduk. Döndükten sonra yapacağımız projeleri düşünüp heyecanlandık. Heybemize güzel insanlar ekleyip döndük. Kumbara buna da vesile oldu.
Kudüs, gitmeden bir hayaldi. Oradayken içinde yaşanılan bir rüyaya dönüştü. Döndükten sonra ise bir yaraya. Hem oraya tekrar tekrar gitmek istemenin yarası hem de orası için bir şeyler yapmanın yarası…
Gönlümde ki bu Kudüs özlemini Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturacak her türlü çalışmayı yaparak dindirebileceğime inanıyorum artık.
Bir gün özgür Kudüs’te neşeli çocuklarla uçurtma uçurabileceğimize inanıyorum… Diriliş neslini hareket adamları olmak duasıyla,
Vesselam…