GÖNÜL AYYILDIZ

1991 yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğretimini Mahmut Kemal İnan İlköğretim Okulu’nda, lise eğitimi Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesinde ve lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı okuyarak tamamladı. Bundan sonraki hayatını ise yalnızca bir Kuran talebesi olarak sürdürmek niyetinde olduğunu ve bu husustaki eğitim alma/verme çalışmalarına devam ettiğini ifade ediyor.

Dilerseniz projenin nasıl ortaya çıktığını kendisinden dinleyelim;

“Ben Mescid-i Aksa’nın adını ilk olarak çocuk yaşta Miraç hadisesinde duyanlardanım. Ama değil adını duymak, okumak, dinlemek, öğrenmek dahi onu tam manasıyla tanımaya ve anlamaya yetmiyormuş gidip görünce anladım. Bu yüzden benim için Kudüs’ü tanımak; onu görmekle, torağına basmakla, tozunu yutmakla, havasını solumakla, insanına sarılmakla, avlusunda duaya ve mescidinde namaza durmakla başladı. Ondan öncesi dua ile kurulan bir hayal, hasretle kavuşmaya beklenen bir yuva ve sahip çıkılması gereken bir peygamber mirasıydı. Kudüs’e ilk adım attığımda yabancıydım ve ayrılırken de orayı işgal altında olan herhangi bir ülke gibi değil, işgal edilmiş evim gibi görmeyi öğrendim. Bu duygu içime düştüğünden beri, herkese bunu anlatıyor Kudüs’ü böyle görmeleri için uğraşıyorum.

Önceli “Eğer bir gün çok zengin olursam, imkânı olmayan gençleri Kudüs’e götüreceğim!” diyordum. Sonra bu işi zenginliğe bırakmamaya, kimsenin başına yıkmamaya, gücüm nispetinde ayağa kalkmaya karar verdim. Ailemden ve çevremden aldığım destekten sonra bu projeyi hayata geçirmek için, işin ehli olan Burak Derneği ile görüştüm ve bugün elhamdülillah ortaya benim hayal ettiğimden çok daha güzel bir proje çıktı. Şimdi sıra, projeyi geliştirip daha çok gencin hayaline hayat olup, onları hem görmeleri hem hissetmeleri için oraya ulaştırabilmekte. Biliyorsunuz, modern zaman beraberinde, kendimize ait olmayan derde, evimizin dışında olan felakete karşı duygusuzlaştırmayı da getirdi. Şimdi kendimi, evim yanıyormuş gibi hissediyorum. Tüm mahalleyi ayağa kaldırasım, gördüğüm herkesten yardım isteyesim, karşıma çıkan tüm kapıları çalasım var. Özetle Kudüs’ü yuvam, bu projeyi de yuvamı maddi manevi destekleyen bir kaynak olarak görüyorum.

Aynı zamanda hepimizi görüyoruz ki, Kudüs şuan ümmetin dağılmışlığından faydalanan zalimlerin elinde. Bu sorumluluk ve hatta bu vebal hepimizin. Bu yüzden ömrümüz Kudüs’ün özgürlüğünü görmeyecek olsa bile, biz gücümüz nispetinde çalışmak zorundayız. Bu noktada “Ne yapabilirim?” sorusu bana çok kaçamak geliyor. Davasında samimi olan insan, bunu sormadan önce bin kere ne yapabileceğini araştıran insandır. Hepimiz birbirimizden farklıyız, ben bir açığı görürüm diğeri başka bir açığı. Sonra hep birlikte tüm açıkları kapatmaya çalışırız. Bu yüzden herkes kendi alanından bakıp, bu davadaki bir açığı tespit etsin. Sonra da “Nereden başlayayım?” sorusunu yine kendine sorarak yola çıksın. Gayret bizden, Tevfik Allahtan en nihayetinde.