Şuheda Yaşin – 1995 / Van

Ben Şuheda Yaşin, sosyologum.

Kudüs ve Mescid-i Aksa sevdası, çocukluğumuzdan itibaren hayatımızın içinde hep var oldu. Ancak benim için 29 Ocak ve sonrası diye bir milat olacak artık. Okuduğum, dinlediğim ve izlediğim her Kudüs hakikati; orayı ziyaret etmemle birlikte, fikri ve duygusal olarak ete kemiğe büründü. Filistin topraklarına adım atar atmaz, havası, suyu, insanı—her şey kendi lisanıyla bizimle konuşuyor gibiydi. Memleketimde anlatılanlar ile Kudüslü bir rehberin ağzından dinlediğim ya da medyadan görüp dinlediğim şeylerin çok ötesinde bir bilinç uyandı bende. “Çok okumak mı, çok gezmek mi?” sözü, zihin dünyama yeniden yerleşti. Kudüs sokaklarında gezerken, Kudüslü birinin gözüyle Kudüs’e bakmaya başladım. Yıllardır orada yaşayan ve her bir Filistinli kardeşimin yaşadıklarını yaşamış olmanın yükünü omuzlarımda hissettim.

Kâh, sokakta elleri kelepçelenen bir genç oldum; kâh, mescidde ribata oturan, beli bükülmüş murabit teyze oldum; kâh, ailesinin şehit sayıları ile övünen bir amca oldum. Velhasıl, bütün varlığımla Kudüslü oldum.

Ancak burnumun direğini sızlatan bir şey vardı ki, o yarayı ölünceye dek taşıyacaktım yüreğimde: Mescid-i Aksa’nın tam dibindeyken ona girememek ve engellenmek duygusu. Bu sebeple, turist olarak buralara gelebilecek ve Kudüslü olma şerefine erecek her Türk ve Müslümanın bu farkındalığa varıp bu şerefe ermesini istiyorum.

Şimdiye dek ülkem ve İslam Alemi için yaptığım çalışmaların Kudüs’te semerelerini görmek, bu coğrafyanın ülkeme duyduğu sevgi ve ümit duygusunun tazeliğini hissettirmek beni daha da heyecanlandırdı ve azmimi tazeledi; elhamdülillah.

Bu münasebetle, bu sefer de bize öncülük eden Kudüs sevdalısı ablalarım, dostlarım ve ümmet adına çalışan Kudüs Kumbarasına gönülden teşekkür etmeyi bir borç bilirim.