Serpil Eryaman – 1971/Bingöl

İsmim Serpil  Bingöl’de hemşireyim.

Gönüllü olarak insani yardımlarla uğraşmaya çalışıyorum Rabbimin yardımlarıyla elimden geleni yapmaya çalışıyorum.  Bingöl’de yaşıyorum.

Ben de kumbara okuyucuları tarafından Kudüs’e gitme şerefine erişenlerdenim. Rabbim bize bu olanağı sağlayanlardan razı olsun, her daim onlarla beraber olsun. Onları hiçbir zaman mahzun bırakmasın, her daim duamda olacaklar. Hayatımın dönüm noktası İslamiyet’i yakından tanımakla oldu. İslamiyet’ten öncesi benim için cahiliye dönemiydi ve bunu hep öyle adlandırırım.  Rabbim bana yardım etti onun yardımıyla hayatım değişti. Hayatım değiştikten sonra gece gündüz ettiğim dualarım oldu bu dualarımdan biri de önce Gazze sonra Kudüs’tü. Ben çok geç tanıdım, çevremdeki insanların bu kadar geç tanımaması için elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışacağım Rabbimin yardımıyla İnşallah. Bu yol için çok çabaladım çok istedim Rabbim sonunda bana kapanan kapıları muazzam bir şekilde açtı. Aynı davaya baş koymuş gönüldaşlarım, davadaşlarım; Ben inanıyorum kalben isteyen ve inananlar belki bugün değil, yarın değil ama elbet bir gün Mescid-i Aksa pencereden baktığımız manzaramız olacak. Kudüs’ü görmek Rabbimin izniyle bana da nasip oldu. Kudüs’ü görünce hissettiğim duyguların tarifi yoktu. Mescid-i Aksaya attığım ilk adım en çok etkilendiğim şeylerden oldu. Gözyaşlarım süzüldü bana görmeyi nasip ettiği için Rabbime hamd ettim.

Ama çok üzüldüğüm noktalar oldu bize ait olan yerin işgal altında olması yapılan zulüm yıldırma politikaları ve en önemlisi bunların hepsine dünyaca sessiz kalmamız. Utandık bu duvarın sarıp sarmaladığı kardeşlerimizden. Çünkü bu duvarlar onları sadece dünyadan değil, kendilerine birkaç km uzaklıkta olan Mescid-i Aksa’dan da ayırıyordu. Öyle ki ezan sesini duymalarına rağmen Harem-i Şerif’e girmeleri işgalciler tarafından yasaklanmıştı. Daha sonraki günlerde Filistinli abilerden bir tanesi “Siz binlerce km uzaklıktan gelip Mescid-i Aksa’ya girebiliyorsunuz, biz orada okunan ezanın sesini duymamıza rağmen yanına dahi yaklaşamıyoruz.” dediğinde işgal apaçık gözümün önüne serilivermişti ve gelişimizin kıymetini bir kez daha anlamıştım. Aslında biz Mescid-i Aksa’ya girişi yasaklanan müminlerin nöbetlerini devralıyorduk. İşte böyle düşününce kalbime Kudüs sevdasını koyan Rabb’e binlerce kez şükrettim.

Kudüs ümmete bir mirastır.  Ben Kudüs’e yürek yangınımı söndürmek için değil, yürek yangınımdaki ateşi daha da körüklemek için gitmiştim. Bizim yükümüz artık çok daha ağır,  kavmimizi İslam’a feda etmediğimiz sürece bizden ne dert sahibi nede dava insanı olacak. Eğer biz Selahaddin olamazsak. Hz. Ömer olmazsak, koca şehirde Müslüman insan kalmayacak. Vatanımız kalmayacak. Teker teker alacaklar, tıpkı şu an yapmaya çalıştıkları gibi. Ben bu yolda bir kere daha anladım ya olacağız, ya öleceğiz. Ya Kudüs’e gideceğiz, ya da gideceğiz başka yol yok. Mescid-i aksa gözümde yaş olarak her daim kalacak. Muazzamdı vedalaşamadım vedalaşmadım çünkü tekrar gitmek için çabalayacağım Allah’ın izniyle. Kudüs de Gazze gibi yetim bırakılmıştı adeta. Kudüs’e sahip çıkmak, ancak fiilen orada yer alabilmekle olur. Kudüs’ü ziyaret etmek, oradaki Müslümanlara ekonomik, siyasi ve duygusal destek açısından da şarttır. Kudüs’ü ziyaret etmek, tarihsel kökenlerimizi hatırlamak, bağlı bulunduğumuz manevi zincirin halkalarını daha da sağlamlaştırmak için de elzemdir.