Esra Ağırbaş – 2000 / Kütahya

Sevgili Dostlar,

Medeniyetler beşiği, dinlerin gözbebeği, Ümmet-i Muhammed’in kanayan yarası ve özlemi olan Kudüs yolculuğu, benim için tarifsiz bir huzurun ve derin bir maneviyatın kaynağı oldu. Bu yolculuk, her Müslüman’ın kalbinde bir özlem olarak yatan, hem tarihi hem de dini anlamda eşsiz bir deneyim. İnşallah bu huzuru her Müslüman tadar ve bu mübarek topraklara ayak basma şansına sahip olur.

Kudüs’e adım attığım ilk andan itibaren hissettiğim derin huzur, Mescid-i Aksa’yı ilk görüşümle zirveye ulaştı. O mübarek mescidi görmenin verdiği heyecan, içinde saf saf dizilen cemaatle kılınan namazın maneviyatı ve Filistin halkının Türklere karşı sergilediği misafirperverlik, bu yolculuğu ölümsüzleştiren anılar arasında yer aldı.

Ancak Mescid-i Aksa’ya girişimiz, kolay olmadı. İsrail askerlerinin kapılarda bizi durdurup içeri almaması, bir kapıdan diğerine yürüyüp her seferinde reddedilmemiz, bu yolda karşılaştığımız zorlukların başlarıydı. Fakat bu tatlı ve sabır isteyen yorgunluk, Allah’ın izniyle Aksa’ya girebilmenin muazzam mutluluğu ile son buldu. Yaşadığımız bu zorluklar, ümmetin Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmaya devam ettiğini ve Aksa’nın yalnız olmadığını bir kez daha göstermiş oldu. Bunca yıldırma politikasına rağmen, Aksa’da her cefa sonrasında sefasını da yaşadım.

Mescid-i Aksa’da yaşadığım bir diğer unutulmaz deneyim ise Filistinli kardeşlerimizin misafirperverliği oldu. Sürekli ikramlar dağıtıyorlardı, bu küçük ama anlamlı jestler kalbimi ısıttı. Ayrıca çocukların mescidin avlusunda neşe içinde koşup oynamaları, bu huzurlu atmosfere bir kat daha mutluluk kattı. Zor şartlara rağmen, halkın gösterdiği bu sıcaklık ve güler yüz, Kudüs’ün ruhunu en güzel şekilde yansıtıyordu.

Tarihin altın sayfalarına tanıklık eden Kudüs’ün taşına toprağına her adımımda İslam tarihini hissettim. Birçok peygamberin ve sahabenin kabirlerini ziyaret etme şansım oldu. Ayrıca Hz. Ömer’in (r.a.) Kudüs’ü fethinden sonra yaptırdığı Kıble Mescidi, Burak Mescidi ve Kadim Mescidi gibi mekânları görmek de bana tarifsiz bir huzur verdi. Bu kadim şehrin İslam tarihi kadar, tüm dinlerin ortak tarihinde de büyük bir yere sahip olduğunu bir kez daha anladım.

Bu yolculuk, sadece bir ziyaret değil, aynı zamanda Kudüs ve Mescid-i Aksa hakkında bilinçlenme ve bu bilinci çevremdeki insanlarla paylaşma vesilesi oldu. Her Müslüman’ın bu mübarek toprakları bizzat tecrübe etmesinin ne kadar faydalı ve gerekli olduğunu bir kez daha gördüm.

Kudüs’te geçirdiğim bu zaman, hem ruhen hem de fiziksel olarak doya doya yaşadığım, asla unutmayacağım bir deneyim oldu.

Selam ve dua ile…