İsmim Eslem MEMET. 21 yaşındayım. Yunanistan’da doğdum. Batı Trakya Türküyüm. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 3. sınıf öğrencisiyim. Kendi öz vatanından uzakta farklı bir bayrağın, farklı bir marşın altında azınlıklarda büyüyen her çocuk gibi vatan sevgisi marşlarıyla büyüdüm, kimliğini korumak için direnmek nedir bildim… Ve Filistin çocukluğumdu, dualarımdı… Gazze’ye şiirler yazardık çocuk kalplerimizle, ailemizin yetim kardeşleri vardı, harçlıklarımız birikince Filistin’e gönderirdik…
Üniversite için Türkiye’ye gelince istedim ki benim çocuk gönlümde bu ateşin yakıldığı gibi bende çocukların kalbine bu davanın tohumlarını ekenlerden biri olayım, boynumun borcu bildim bunu… Filistin özelinde çalışan çeşitli derneklerde görev aldım ve bu görevlerime devam ediyorum. Diğer yandan bir Müslüman olarak vatanım bildiğim Filistin’i, kalbimin süsü dediğim Kudüs’ümü çok daha iyi tanımak için kısa ve uzun süreli çeşitli eğitim programlarına katıldım ve görevler aldım. İşte kendimi hatırladığım günden beri adını hatırladığım Filistin direnişi ile Kudüs ile bağım böyledir…
5 ay önce Rabbim Mescidi Aksa’yı ziyaret etmeyi, orada namaz ile ribat ile şereflenmeyi nasip etti. Gözden kayboluncaya kadar baktım Kubbetüs-Sahra’ya, ellerimi duvarlarına sürerek yürüdüm Filistin sokaklarının, havasını içime doldurdum Kudüs’ün… Hiç şüphesiz bu dava, bu aşk bize çok büyük bir nimet, bu yolda olmak çok büyük bir şeref. Özellikle Filistinlilerin Aksa’ya girmesinin engellendiği bu dönemde şahsi olarak Kudüs’e, Kudüs’e gitmekten başka yapabileceğimiz daha büyük bir şey yok…
Gördüm ki askerler bizim duruşumuzdan, bizi yıldırmak için her yolu denemelerine rağmen her seferinde aynı heyecanla gelmemizden, şerefle taşıdığımız isimlerimizden, kısacası orada var olmamızdan korkuyorlar. Biz gideceğiz, o sokakları biz dolduracağız. Biz var oldukça onlar hiç olacaklar…
Şimdi ise Rabbim bana Kudüs Kumbarası ile bu yollara tekrar düşmeyi nasip etti. Bu sefer ise Ümmetimi temsilen gideceğim için tarifi imkansız bir heyecan kapladı içimi… İman ediyorum ki biz yolda olmaktan sorumluyuz, varmaktan değil… Bu sefer benim imtihanım Beytülmakdis’e kavuşmaya 1 saat kala sınırdan dönmek oldu. Bir yandan bu kadar yaklaşmış iken geri dönmek, bir yandan 5 yıl Aksa’dan uzak kalacak olmak paramparça ederken kalbimi diğer yandan bana bu yolda olmayı ve “İsrail’i rahatsız etme” şerefini nasip ettiği için Rabbime sonsuz şükrettim. Bizi bu şekilde yıldıracaklarını, korkutacaklarını sananlar bilsinler ki Allah’ın izniyle altıncı yılın ilk günü tekrardan o sınırda olacağım ve o güne kadar Kudüs’ü anlatmaktan asla vazgeçmeyeceğim. İnanıyorum ki Rabbim çok daha kısa sürede Kudüs’ün fethini görmeyi, özgür Kudüs’e gitmeyi bize nasip edecek. Soranlara diyeceğim ki “Şuan her sarı kubbe gördüğümde yüreğimdeki sızıyı size birazcık dahi hissettirebilseydim yarın Kudüs’e gitmek için yola çıkardınız…” Birimizi geri gönderseler on kişi olarak, yüz kişi olarak geri döneceğiz. Ve 5 yıl giriş yasağı aldığım andan itibaren çok daha fazla bir Filistinli gibi hissediyorum. Kudüs’e, vatanına girmesi yasak tüm Filistinlilerle aynı acıyı paylaşmak bu davaya olan şevkimi arttırdı…
Mektubumu sınırda 6 saat beklemenin ardından geri dönerken aldığım o notla bitirmek istiyorum:
“Tüm kalbimle aşık olduğum bu topraklarda tüm kalbimle aşık olduğum bir ulusun dizi dibinde…
Ey Filistin…
Ey uğruna ne şerefli kanların döküldüğü…
Sen ne güzelsin,
Uğruna çile çekmek ne güzel…’’