Muhammed Ali Erken – 1994 / Kayseri

Kudüs Kumbarasına,

Ben Muhammed Ali Erken, 30 yaşında bir oyun tasarımcısıyım. 23. Kumbara Ekibi ile Kudüs’e, Mescidi Aksa’ya kavuşmak bana da nasip oldu. Ben başvurumu Yahudilerin Aksa’da ayin yaptıkları bir videonun hüznü ile yapmıştım. “Allah’ım biliyorum gidip durduramam ama en azından Mescid’i doldururum.” diyerek niyet etmiştim ve Gönül Hanım haberi vermek için aradığında ilk birkaç dakika hıçkırıktan onunla konuşamamıştım.

Yol boyunca aslında tam olarak ne yaşadığını anlayamıyor insan. Gerçek mi emin olamıyor. Hele Kubbetüssahra’yı ilk kez gördüğümde, bir an yıllardır baktığım fotoğraflardan birinin içine girmiş gibi hissettim; “Allah’ım gerçek mi, geldim mi, kavuştum mu” diye sorup durdum kendime gözyaşları içinde. Kudüs ve Aksa bu yolculukta bana “Ayaklarımıza Kudüs gücü gelmesi”nin ne demek olduğunu öğretti. Akşam Mescid kapanana kadar orada durup, sonra Aksa’yı gören bir terasta gece 2’lere kadar Filistin’in tarihini, olayları konuşup sadece 2 saat uykuyla bir sonraki güne başlayıp, sabah namazdan sonra da uyumayıp ribat için Babürrahme’ye gitmek ve hayatımda hiç olmadığım kadar dinç olmakmış meğer Kudüs gücü. Çünkü aşık maşukunun yanında yorulmazmış. Onla geçirmediği anları kayıp sayarmış bir kez kavuşunca. Orada bir diğer fark ettiğim husus ise Kudüs’te aslında hala cihadın devam ettiği lakin bunun bizim anladığımız şekilde olmadığı. Aksa’da cihat polislerle hırgüre girmek değil, her şeye rağmen çözüm odaklı olup, olay çıkarmayıp bir yolunu bulup içeri girmekmiş, bazen giremeyişini kabul edip imamın kıraatini duyacak mesafeden iç geçirmekmiş. İçeri girince oturup Kuran okumak, gün doğumunu izlemek, mescidin halılarını süpürmek veya sadece içeride uyuyup işgalcilere karşı orayı dolu tutmakmış.

Filistinlilerin Aksa’dan nasıl bir güç aldıklarını, başlarına gelen; biz izlerken duygusal olarak yerle bir olduğumuz olayların onları nasıl motive ettiğini gördüm. İsrail askerlerinin başını yarıp döverek dışarı attığı bir murabıt bize şerefle ve keyifle anlatırken olanları mahzun değil, mutmain olduğunu gördüm. Sadece esnaf iş yapsın ve dükkanları İsrail’in eline geçmesin diye iftardan sonra kendinize aldığınız tatlının bile infak olduğunu, sadaka olduğunu, cihat olduğunu gördüm. “Türkiye’den geldik” dediğimiz zaman boynumuza sarılan kardeşlerimizin gözlerinde yalnız kalmak ne demekmiş, kavuşmak ne demekmiş onu gördüm. Bizden hiçbir şey istemiyorlar, ne maddi yardım ne başka bir şey. Gelin diyorlar Allah için gelin bizi burada yalnız bırakmayın yeter.. Ve son olarak bir ayeti daha iyi anladım. Tevbe Suresi 18. Ayette “Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazını kılan, zekâtını veren ve yalnız Allah’tan korkup çekinen kimseler imar edebilirler. İşte bunların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.” hitabı ile bize hatırlatılan uyarıya şahit oldum. Biz de namaz kılıyoruz çünkü zekat veriyoruz, Allah’a ve ahiret gününe iman ediyoruz lakin yine de elimiz neden yetişmiyor Aksa’ya, çünkü bizim kaybedecek çok şeyimiz var, çünkü biz “Yalnız Allahtan korkup çekinen kimseler” olamamışız. İşlerden, siyasetten, politikadan, İsrail’den… Ondan bundan şundan korkarken, Orada ki Müslümanların ise tek korkusunun Aksa’yı kaybetmek olduğunu, bu hususta Allah’a verecekleri hesap olduğunu gördüm. Çünkü Aksa’ya gitmek, Aksa’ya hizmet etmek, Aksa’da bulunmak sadece ve sadece yalnız Allah’tan korkanlara nasip olan bir nimetmiş meğer. Bu cihat parası olanın gidebildiği bir yolculuk değilmiş. Bu yolculuğun herhangi bir tur ile değil de Kudüs Kumbarası ile olması manası ve bana katkılarını ikiye katladı desem yeridir çünkü adım attığımız her yerin Kudüs Davası için ne anlama geldiğini bilen, öğreten ve yaşayan insanlarla bir arada olmak insanı daha bir diri tutuyor ve gaflete düşmekten koruyor. Ben bu yolculuğuma vesile olan herkese, Gönül Ayyıldız ve ekibine, bağışçılara ve tur yetkililerine Allah iki cihanda yüzlerini güldürecek yaşam ve akibetler nasip etsin. Aksa bir yeniden doğuş oldu benim için. Öyle bir ateş tutuştu ki kalbimde sanki üflesem dünyayı tutuşturacak gibi geliyor nefesim, 18 yaşımın deli dolu kuvveti geri geldi sanki kollarıma. Allah bu hayrın devamlı olmasını sağlayan herkesten razı olsun.