Furkan Şentürk – 2001 / Çorum

Ben Furkan Şentürk 23 yaşındayım, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi son sınıf öğrencisiyim. Memleketime bu kutlu davayı ve Kudüs bilincini aşılamak adına bulunduğum her ortamda ve çevremdeki her insana burada yaşadıklarımı anlatarak ve buralara gelmenin ne kadar önemli ve kıymetli işler olduğunu belirterek inşallah insanların konuya olan duyarlılıklarını ve iştiyaklerini artırmayı kendime görev ve vazife edineceğim.

Kudüs Kumbarası ekibimizin katılımcıları arasında daha önceden tanıdığım hiç kimse yoktu. Lakin herkes bir yerlerden tanıdık gibi geliyordu. Sanki çok daha evvelden tanışılmış, uzun muhabbetler edilip çeşitli ortak anılar biriktirilmiş, aile efradımdan birileri gibiydiler. Bu olayın sırrına Mescidi Aksâ’ya kavuştuğumuz o ilk andaki ortak sevincimizin ve gözlerimizin dolarak birbirimize uzun uzun sarıldığımız, kalbin kalbe temas ettiği zaman vakıf oldum. Ve o anladım ki biz yüce bir ümmetiz. Allah Azze ve Celle nin de Ayet-i Kerime’sinde zikrettiği gibi “Mü’minler ancak kardeştir”. Bu kutlu seferimize vesile olan Kudüs Kumbarası ekibine ve kıymetli bağışçılarına ayrı ayrı şükranlarımıza sunarız. Umarız ki bizleri dirilten ve içerisinde daha nice sırları barındıran bu seferler Aksâmız özgür kalıncaya değin düzenlenmeye devam eder.

Kudüs’e vardığımızda ve o mukaddes topraklardaki havanın ciğerlerimizi genişletip, içimizi huzur ile kapladığı anda uzun ve yorucu yolculuğumuza dair tüm yorgunluklarımız bir anda bedenimizden silinip gitmişti. Çünkü bedeni yorgunluğumuzun aksine içeresinde bulunduğumuz Kadim ve Mukaddes şehir barındırdığı manevi atmosferi ile bizleri adeta kuşatmıştı. İlk gün mescide giremedik tüm kapıları denesek de… Oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi ağlıyordum ve ağladığım belli olmasın diye ekibin arkasından yürüyordum. Namazlarımızı otelde kıldık, ertesi gün tekrar Aksâ’nın yolunu tutmuştuk. Ekibimize bu kez Filistinli bir rehber öncülük ediyordu. Bu kez gözyaşlarımız sevinçten akıyordu. Yıllarca hayalini kurduğum o an gerçekleşmişti. Aksâ’ya kavuşmuştuk ve Aksâ’da kardeşlerine…  Birbirimize uzun uzun sarılıp sevincimizi paylaştıktan sonra Kubbet-üs Sahra’da şükür namazlarımızı kılıp Rabbimize Hamd-ü Sena’lar da bulunmuştuk. Ve bu kavuşmaya vesile olan tüm Kudüs Kumbarası ekibine, bağışçılarına ve yüreğinde Mescid-i  Aksâ aşkı taşıyan tüm Kudüs sevdalılarının en kısa zamanda bu vuslata erebilmeleri için Rabbimize niyazlarda bulunduk.

7 Ekim’de başlayan savaşın bir neticesi olarak Mescidi Aksâ’mızın ziyaretçi sayısı çok kritik seviyelerde. Öyle ki Türkiye ve Malezya dışında başka ülkelerden ziyaretçilere rastlamadık. Türkiye’den gelen tek ekip de bizdik. İsrail’in Gazze’de gözü dönmüş hayvanlar gibi çılgınca saldırılar gerçekleştirdiği şu günlerde Mescidi Aksâ için aynı tehlike bugün yine geçerlidir. Allah’ın mukaddes kıldığı bu beldeyi ve Mescidi Aksâ’mızı korumak her Müslümanın öncelikli görevi ve boynumuzun borcudur. Hadis-i Şerifte de zikredildiği gibi “Mescid-i Aksâ’ya gidin, gidemezseniz de kandillerinde yakılmak üzere zeytinyağı gönderin.” emrine istinaden bizler oraya bir amaç ve bir cihad uğruna gönderilmiş zeytinyağları misali etrafını Yahudi zalimlere karşı Mescidin nuruyla nurlanıp Müslüman gönülleri aydınlatıcı ve zalimlere karşı vakur duruşumuzla caydırıcı birer mücahitler hükmündeyizdir inşallah.

Ve Mescid-i Aksâ özgür oluncaya değin ribatlarımızı sürdürmeye devam edeceğiz…