Zeynep Doğru – 2004/Samsun

Ben Zeynep Doğru. Urfalıyım. İnönü üniversitesi hukuk fakültesi 3. Sınıf öğrencisiyim. Bir sene öncesine kadar Kudüs  davasının büyüklüğünün bilincine sahip değildim. Ta ki bir gün Filistinli bir abinin konferansına katılana kadar. Daha sonra anladım ki KUDÜS’e gitmek demek yalnızca oraları gezip ziyaret etmek değildi. Ordaki kardeşlerimizle omuz omuza namaz kılıp yalnız olmadıklarını göstermekti. Bu aydınlanmadan sonra artık Kudüs’e gitmek için yanıp tutuşan bir Zeynep kaldı geriye ama Kudüs Kumbarasıyla tanışana kadar benim için yalnızca bir hayalden ibaretti Kudüs’e gitmek, çünkü öğrenciydim ve maddi olarak imkansız görünüyordu her şey. Meğer Kudüs’e parası olan değil nasibi olan gidermiş. Ben Kudüs’e gidene kadar Kudüs’ün davam olduğunu sanırdım. Ama benim kalbim gerçekten Kudüs diye oraya gittiğimde atmaya başladı. Ve anladım ki duymak yetmez görmek de gerekirmiş. Oradaki zulmü gördükten sonra Türkiye’ye dönmek hiç istemedim. Hep orda o mazlum kardeşlerimin yanında olayım onlara destek olayım istedim. Bu dava sandığımdan çok daha büyükmüş bunu anladım. Daha dönmeden tekrar gitmenin hayalleri sardı tüm benliğimi, evime geldim gibi görünüyor ama benim asıl evim orasıymış ve ben gurbete gelmişim gibi hissediyorum. Orda beni en etkileyen olaylardan biri Müslümanlara ait en kıymetli bölgemize girerken bile İsrail askerlerinden izin almak zorunda kalmamızdı. Bu bana öyle çok dokundu ki demek ki biz gerçekten İslam’ı yaşayamadık dedim bugüne kadar. Yaşasaydık şayet Kudüs’ümüz çoktan kurtulmuştu o zalimlerin elinden. Sokakları müslümanlarla dolup taşması gereken Kudüs Yahudilere katlanmak zorunda kalmıştı. Kudüs’ten iki hafta önce umreye gitmek nasip oldu bana hamdolsun. Mekke ve  Medine’de o kadar çok Türkle karşılaştım ki kendi ülkemde gibi hissetmeme sebep olmuştu bu durum.  Kudüs’e gidince de aynı durumu yaşarım sandım ama sokakların Müslümansızlığından şunu haykırmak istedim:’Neredesiniz Müslümanlar Mescidi Aksa sizin ilk kıbleniz değil miydi? Nasıl bu kadar yetim, bir başına bıraktınız!’ Allah şahidim ya sokaklarda çarşaflı olduğum için Yahudi çocuklarının geçtiği alayları değil Müslüman çocuklarının yokluğu ciğerimi yaktı. Çok kimsesiz kalmış Kudüs’ümüz çok… Daha fazla kimsesiz kalmaması için varımı feda etmeye hazırım ben artık. Kudüs’ü hayatımın merkezî haline getiren Kudüs Kumbarası bağışçıları öncelikle Allah hepinizden razı olsun. Siz sadece bir kaç kişinin Kudüs’e gitmesine vesile olmadınız gidenlerin hayatındaki herkesin Kudüs hakkında bilinçlenmesine vesile oldunuz. Çünkü bizim döndükten sonra iki dudağımız arasından Kudüs’ten başka bir kelime çıkmaz oldu. İnşallah bir gün Rabbim sizler gibi bu davaya böyle güzel hizmet edebilmeyi bizlere de nasip eder.