Bendeniz Büşra Tamir. 26 yaşında, evli ve bir bebek annesiyim. Beytülmakdis ile ilk tanışmam bundan yaklaşık 5-6 yıl öncesine dayanıyor. O zamandan bu zamana gitmek hasreti hep içimdeydi. Gitmeye çok yaklaştığım zamanlar oldu, çok inandığım anlar oldu. Ama hiç aklımda yokken gelen bir telefonla her şey değişti. Kudüs ve Sen ekibinin sponsorluğunda kumbara ekibine dahil olmuştum. Gidene kadar bir aksilik çıkacak da gidemeyeceğim diye endişeye kapıldım ama Allah kavuşmak nasip etmişti ya, bir öğlen vaktinde kendimi Mescid-i Aksa’da buldum. Onun o güzelliğini görmek için, Hıtta Kapısı’ndan girdikten sonra başımı hiç kaldırmadan Kubbet-üs Sahra’ya doğru yürüyordum. Yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm… Çok yaklaştığımı hissediyordum ve artık başımı kaldırma anı gelmişti. Yüreğimden bir şey koptu sanki o an. İlk düşündüğüm şey ise, “İşte Kubbet-üs Sahra karşımda, maketi değil ta kendisi!” olmuştu. Eğer bir şehri bilmiyorsanız orayı geziye gidersiniz, eğer tanıyorsanız orayı ziyarete gidersiniz. Tanıyıp bildiğim, uğruna mücadeleler ettiğim bu şehri ziyaret etme, ribat tutma sırası bendeydi. Benim olana gittiğim bu beldeye ben aşinaydım. O da bana aşina olsun diye her bir karşına el izimi, ayak izimi bırakmak istedim. Bir rivayete göre Efendimiz Aleyhissalatuvesselam’ın 124 bin peygambere namaz kıldırdığı yer olarak inşa edilen Nebi Mihrabı… O mihrapta kılınan namazın tadını başka hiçbir yerde almamıştım bu zamana kadar. Müslümanlar ibadet ederken ortam çok başkaydı. Bir Yahudi ile aynı anda Hz. Davud Aleyhisselam’ın kabrinde ibadet ettik. Mescid-i Aksa’da ibadet edenler sadece Müslümanlar ve Yahudiler de değildi tabii. Via Dolorasa’a gittiğimizde Hristiyanların da ibadet ettiğini gördük. Bütün dinler için kutsal olan bu şehirde türlü manzaralara şahit olduk. Teorik bilgilerimin pratiğe dönüştüğü bu anlarda aklımda tek bir şey vardı: Beytülmakdis bir gün muhakkak fethedilecek. O fetih gelmeden fetih için harekete geçmek her Müslümanın görevidir. Bu hareketin en güzeli ise oraya gitmektir veyahut oraya giden birine destek olmaktır. Kudüs’e gitmek en güzel yardımdır. Bu niyetle kurulan Kudüs Kumbaras’ına ve bağışçılarına teşekkürü bir borç bilirim. Kadim Kudüs’te, Yahudi Mahallesi’nde gezerken Yahudi olan ortaokul ve lise öğrencilerinin grup halinde oraya geldiğini ve 2 ay orada kalacaklarını, üstelik hiçbir ücret ödemeyeceklerini öğrendiğimde çok şaşırdım. Müslümanların da buraya daha çok genç göndermeleri, bu toprakları boş bırakmamaları gerektiğini o sahnelere şahit olduğumda çok iyi anladım. Kudüs Kumbarası bağışçılarının artmasını ve bu projeyi herkesin duyarak oraları boş bırakmamasını temenni ediyorum. Bir gece kulunu Mescidi Haram’dan çevresini mübarek kıldığı Mescidi Aksa’ya götüren Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi herkesin üzerine olsun.