Taha Mansur Danışman – 2001 / Van

Selamun Aleykum, ben Taha Mansur Danışman. 2001 yılında Van’da doğdum. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi 3. sınıf öğrencisiyim.

Ben de sizler gibi Filistin davasına gönül vermiş bir kardeşinizim. Bu gönül verme benim için hiçbir zaman uzaktan bir sevda olmadı elhamdulillah. Kendimi bildim bileli bu yükü sırtımda taşıyorum. Ne zaman yolumu kaybetsem, ne için uğraştımı, yaptıklarımın gayesinin ne olduğunu unutsam, beni hep kendime getiren gönül verdiğim bu davaya gerçekten bir faydamın olabileceğine olan inancım oldu. Gündelik dertlere boğulmuşken “Bunlar da dert mi, Filistinli kardeşin bu hâldeyken bile sebatı, vakarı elden bırakmıyor” oldu beni kendime getiren. Uygulamaya çalıştığım bu hayat düsturu, Kudüs’e gitmekle Kudüs’ü Kudüs’te yaşamakla gerçek yerini buldu. Her zaman dilimize pelesenk ettiğimiz, dillendirdikçe acaba dediğimiz her şeyin gerçek olduğunu gördüm orada. Hürriyeti alınmış ama asaleti ve onurundan bir şey kaybetmemiş kardeşlerimi gördüm. Bu gördüklerim içimdeki ateşi harladıkça harladı, kafamda kurduklarım asıl anlamına ulaştı.

Bundan 7 sene önce Türkiye’de tanıştığım Filistinli arkadaşlarımla orada buluşma ve muhabbet etme fırsatı buldum. Sayıları 7 sene önce tanıştığımızdan azdı, kimisi şehit olmuştu kimisi hapse girmişti. Bu durum onların neşesinden ve özgür Kudüs’e olan inançlarından hiçbir şey götürmemişti. Sorduğum sorulara verdikleri her cevaptan sonra “لكن الله معنا – Lakin Allah bizimledir” diyip gülümsüyorlardı. Bana İşgalci İsrail askerleri tarafından göz altına alınırkenki videolarını gösteriyor ve bununla gururlanıyorlardı. Evet onlar özgür Kudüs için hapse girmeyi, şehit olmayı gurur duyulabilecek şeylerin en üstüne koymuşlardı. Filistinlilerin birisiyle kardeş olduktan sonra bu kardeşliğin ilelebet süreceğini söylemişlerdi. Gerçekten de aradan 7 yıl geçmesine rağmen aynı samimiyet, aynı dostlukla karşılamışlardı beni. Benden tek istedikleri ise “Aksâ’yı unutma!” oldu.

Kudüs’te beni en çok etkileyen şeylerden birisi de giydiğimiz puşilere verilen tepki oldu. Puşiler, İntifada’yı temsil ettiği, Yahudiler’e hatırlattığı için Filistinliler’in giymesi yasaktı. Bunu bildiğim için ilk günden son güne kadar hiç çıkartmadım. Bizi puşili gören işgalcilerin yüzünün ekşimesi, bizi gösterip aralarında konuşmaları burada İntifada’nın nasıl bir anlam taşıdığını gösteriyordu. Sırf giydiğimiz puşilerden dolayı gelip bize selam verenler Türkiye’den geldiğimizi, hele bir de Arapça bildiğimizi duyunca büyük bir heyecanla “Aksâ hepimizin, Aksâ’yı sakın unutmayın!” diyorlardı. Bunu söylerkenki heyecanları, “Filistinli kardeşlerimiz zor durumda, onlar için bir şey yapmalıyız” derkenki sıradanlığımızdan çok başkaydı.

Bugüne kadar sözünü ettiğimiz, meclislerde üzerine konuştuğumuz, dertlendiğimiz ne varsa gerçek. Filistin’de zulüm var, insanların hürriyetleri elinden alınmış durumda. Ben bunun için ne yapabilirim sorusunu sormak bile az gelir artık bizler için. Filistinliler’e kulak verip Aksâ’yı unutmamak boynumuzun borcu. Bunları gidip görmek, oradaki insanların mücadelesine şahit olmak çok önemli. Çevremdeki herkese ne yapıp edip gitmelerini tavsiye etmeye başladım bile. Oradayken “Allah’ım, Aksâ’yı her sene görmeyi bana nasip et!” diyerek dua ettim, İnşallah dualarım kabul olur ve yollarımız Kudüs ile hiçbir zaman ayrılmaz.

Kudüs’e gidip kardeşlerimin dertleriyle dertlenmeme ve Kudüs meselesini tekrar hayatımın bir parçası hâline getirmeme vesile olan Kudüs Kumbarası’na, bağış yapan Kudüs sevdalılarına ve gecesinden gündüzünden ayırıp organizasyonda görev alan abi ve ablalarımıza bize bu imkânı sundukları için ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu sefere birlikte çıktığım yoldaşlarıma da ayrıca teşekkür etmek istiyorum, Allah Kudüs kardeşliğimizi daim etsin. Allah Kudüs Kumbarası gibi oluşumların sayısını arttırsın ve niyetlerini halis kılsın inşallah. Vesselam…

6 – 9 Mayıs 2023