“Ancak üç mescidi ziyaret için yola çıkılır; Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ ve benim şu mescidim!” (Buharî, Fadlus-Salâti fî Mescidi Mekke ve’l-Medîne, 6; Hac, 26; Savm, 67; Müslim, Hac, 288; Tirmizî, Salât, 243/326)
Efendimiz’in (s.a.v.) dediği gibi üç mescit için yola gidilir. Bana Harameyn’e gitmek nasip olmuştu fakat hep Kudüs’e de gitmek istemiştim. Mescid-i Aksa aklımın bir köşesinde kalmıştı. Bu mübarek beldelere gitmek sadece maddi imkanları denkleştirip gitmeyle değil aynı zamanda manevi kapıların açılması ile de oluyor. Yüce Rabbimizin bize bu imkanı da bahşetmesi gerekiyor.
Kubbetü’s-sahra’yı ilk gördüğümde hiç yabancılık çekmedim. Dünya gözü ile ilk kez görüyordum belki. Ama eskiden beri fotoğraflarını göre göre kitaplarda okuya okuya şeklini cismini iyice öğrenmiştim. Manevi hava da etkileyince iyiden iyiye kendimi evimde hissetmiştim.
4 gün süresince çok güzel insanlarla karşılaştım. Yeni dostluklar kurdum. Kudüs’te birçok insanın uyumayıp bir amaca hizmet ettiğini gördüm. Sayısını Allah bilir. Çok insan kendini Mescid-i Aksa’ya adamış. Sadece bizden değil başka dinlerden de insanlar kendilerini kendi mabetlerine adamış. Kudüs, adanmışların şehridir desek yeridir. Biz çok şükür kendi vaktimizi Mescid-i Aksa’ya adamaya gayret ettik.
Kudüs Kumbarası vesilesiyle ben ve birçok arkadaşım bu mübarek şehri gördük. Kur’an-ı Kerim’de çevresini bereketlendirdiğimiz olarak geçen Mescidi Aksa’da dünya gözü ile bulunabilmek benim için unutamayacağım bir anıydı. İleride dönüp baktığımda bunlar severek hatırlayacağım günler olacak. Burada ismini bildiğim bilmediğim çok kişinin emeği geçti. Süleyman Hocama, Merve Hocama, Gönül Hanıma ve bu güzel organizasyonda maddi manevi desteği geçenlere teşekkürlerimi sunuyorum. Mescid-i Aksa’da gençler başta olmak üzere Türkiye’den insanların bulunması, yer tutması gerçekten değerli. Ben oraya bir şey katabildim mi bilmiyorum fakat oralar bana çok şey kattı. Allah’tan dileğim o bölgeye tekrar gidebilmektir.