“Kudüs’e niye gidilir?” diye sorulsa belki ciltler dolusu kitap yazacak âlimlerimiz vardır. Ama bana “Birkaç cümle ile özetle” denilse şöyle derim.
“Bize rehberlik yapan Ebû Kuteybe Samer Siyam’a göre Kudüs’te bir parmağın ucunun değeceği kadar peygamber izi olmayan yerin olmaması, yani her yerinde peygamber hatırası olması, ceddimiz Osmanlı’nın 400 yıllık hizmeti ile bize mirası, Efendimiz’in ziyaret için tavsiye ettiği üç yerden biri olması ve en önemlisi şu anda Kudüs’ün yaralı olması.”
Cenâb-ı Hak bizi kardeş ilan etmiştir, Peygamber Efendimiz ise Müslümanları bir vücudun azalarına benzetmiştir. Şu anda Kudüs’teki Müslümanlar manen ve madden büyük bir kuşatılmışlığın içindedirler. Ancak onlar maddi sıkıntıya hiç aldırış etmemekte, hatta büyük bir diğerkâmlıkla Rahman’ın misafirlerine ne yedireceğini şaşırırcasına ikramda bulunmaktalar. Tek istekleri bizleri yanlarında görmek adına “Buraya gelin!” derken Türkiye’den giden Müslümanlardan enerji aldıklarını ifade etmektedirler.
Ziyaretimizde kısaca bahsedecek olursak ben giden gençlerin hepsinin cihat şuuruyla oraya gittiğini gördüm. Özel sınavla seçseniz bu gruptaki gençleri bulamazdınız. Bu da Rabbimizin bir lütfu sanki. 24 saatin 20 saatini Aksâ’da geçirdiler. Belki 20 kişilerdi ama 20.000 kişilik etki yaptılar. Aksâ’yı tekrar dünya gündemine taşıdılar. Dört saatlik duha kıyamı ile taş atan Filistinli çocuklardan sonra yeni bir direniş modeli ortaya koydular. Bu bereket, siz deyin kumbaraya yardımda bulunan kişilerin halis niyeti, sevk ekibinden Mehmet Esmer ve Gönül Ay’ın bir saniye bile irtibatı koparmaması ve belki de en önemlisi giden gençlerin bir turistik ziyaret değil de cihat ruhuyla oraya gitmesiydi.
Bu vesile ile ziyarete destek veren herkese, Mehmet Esmer, Gönül Ay ve Fatih Hoca’ma ve ziyaretin tüm ekibine en kalbi duygularımla teşekkür ediyorum. Kudüs Kumbarası’nın herkese duyurulması ve ziyaretlerin mutat olarak devam etmesini temenni etmekteyim. Saygı ve muhabbetlerimle.