“Kovulmuş ve taşlanmış şeytanın şerrinden, Allah’a sığınırım” diyerek başlamak istiyorum.
Değinmek istediğim ilk konu: “Nasip!” Ben hiç beklemediğim bir an da, hiç beklemediğim bir zaman da kendimi Kudüs’te buldum. İlk başta inanamadım. Gözümü açtığımda Kudüs’teydim. Rüyâ mı diye bir sorguladım lakin bir baktım ki rüyadan da güzeldi.
Bir gece telefonum çaldı. Arayan “Kudüs Kumbarası.” dedi. “Allah sana nasip etti, Kudüs’e gidiyorsun.” Hazırlandım ama hâlâ rüyadaydım sanki. Gözümü açtığımda Kudüs’teydim. İlk kıblemiz, Efendimiz’in (sas) Mirac’a çıktığı nice peygamberin, nice sahâbenin, nice İslâm ulemâsının olduğu yerdeydim. Nasip dedik ya işte. Kendim Kur’ân-ı Kerim okumayı çok seviyorum. Ve inanılmaz bir nasip oldu ki, Allah bana Mescid-i Aksâ’da Kur’ân-ı Kerim okuyup müezzinlik yapmayı nasip etti. Bana daha önceden böyle şeylerin olacağını söyleselerdi kesinlikle inanmazdım. Ama başta Gönül Yıldız ablam ve Kudüs Kumbarası ekibi sayesinde bunlar yasandı ve onlar sayesinde güzel, mânevî bir yolculuğa çıktık.
“Ben hayatta gidemem, beni çağırmazlar, ben kimim ki orda olacağım?” gibi soruları lütfen kendinize yöneltmeyin. Kime ne zaman o nasibin geleceğini Allah’tan başkası bilemez. Sözlerimi Gönül Ayyıldız ablama ve Kudüs Kumbarası’na teşekkür ederek bitirmek istiyorum. Rabbim bu hayrı kabul eylesin. Rabbim o kutsal toprakları yeniden hâkimiyetimiz altına alabilmeyi, oradaki zulmü durdurabilmeyi nasip eylesin! Allah gidenlere de, gitmek için yanıp tutuşanlara da oralara gitmeyi nasip eylesin!
“Nasipten öte yol yok!”